" Sen, beni sen bitirdin! A pardon, ben zaten bitmiştim, sen benim üzerimden geçtin." bir kaç adımda tam karşıma geçti ve sağ eliyle çenemden tutup gözlerine bakmamı sağladı.
"Gözlerinin rengi o kadar güzel ki.. İnsan baktıkça ruhuna hafif hafif hafif rüzgarlar vuruyor, hissizleşiyor ama bir o kadar da hisleri parlıyor. Ama bunların hepsi sadece o gözüne ilk bakılan zaman diliminde gerçekleşiyor, sonra zerre duygu kırıntısının olmadığını görüyorsun. İçin daralıyor, görünce benim içim daralıyor, anlıyor musun?. Soluk bakışların, yüzünde ki hiç bir mimiğin oynamayışı. Ya sen Ela'ya bakarken bile o kadar hissiz, sevgisiz, sosyopatın teki gibi bakıyorsun ki insan kendini kötü hissediyor. Neden böylesin sen? ben neden sana ne yaparsam yapayım seni mutlu edemeyecekmişim gibi hissediyorum? sana her baktığımda gülümsemeni istiyorum ama senin gözünde küçük bir parıltı bile olmuyor. Boşluğa bakıyormuşum gibi. Sanki yokmuşsun, sen bir ölüymüşsün gibi. Hissetmiyormuşsun gibi." yutkundu ve elini yanağıma çıkarıp hafifçe okşadı. Ruhsuz küçük bir kahkaha attı.
" Sen hissetmiyorsun, ben sen hissetmiyor olduğun için berbat hissediyorum. Döngüye baksana."
Ellerini şakalarına yerleştirip bir süre gözleri kapalı bir şekilde bekledi. Ben aynı şekilde boş gözlerle yüzüne bakıyordum.
" Bana seni seviyorum diyorsun, Name." gözlerini açtı. " Ben neden bunu senin gözlerinde, mimiklerinde, hareketlerinde göremiyorum. Hissedemiyorum, o sevgin bana gelmiyor. Senin harelerinde bembeyaz bir cam, beyaz bir oda ya da bir şey var. Bomboş beyaz bir oda. İçinde hiç kimseye yer yok. Kendine bile. Yaşayan bir ölü gibi." Dudaklarımı ıslattım. " Ben buyum, özür dilerim."
***
Ah, kafandaki ses seni ele geçirecek.
Uğraşma, üzülme, sevinme.
Alış, bu senin için en iyisi.Hak Cipta Dilindungi Undang-Undang