Adım issiz. Güzel bir hayatın kıyısına vurmuş mutlu çocukluğum. Evimin tek göz odasına sığmış ama koca dünyaya sığamamış sıradan bir çocuğum. Ben izsiz... Güzel bir gökyüzüne sığınmış bir kar tanesi olan soğuk çocukluğum. Sokaklara sığmış ama küçük bir yuvayı bulamamış unutulmuş bir çocuğum. Adım izsiz çamura batmış ayakkabılarını bulduğu su birikintilerinde yıkayan ve ben izsiz çamura bulanmış bedenini gözyaşlarıyla aklayan. O izsiz; başak taneleri saçlarında güneş doğan, gözleri hep gece kalan ve onun adı izsiz; gözleri vaat edilen hayat, ruhu ölüm olan. İzsiz; sokaklarda koşturan, ele avuca sığmayan ve gülümsemeleri aydın olan. Onlar izsiz, çaresizliğin eline düşmüş sonra da büyümüş, hep içlerine ağlayan. Durmayan, yılmayan, ağlayan ve kahkahalar atan. Sadece kader kitabının satırlarını arşınlayan, acı kelimelerde takılıp yerle bir olan ve mutlu bir sözcükte soluklanıp son paragrafa koşan. O izsiz, elinde kalemi kaderin her bir dizesini karalayıp kendi cümlelerini yazan ve onun adı izsiz kırılmış bir kalemi onun ellerine verip gizlice yazdıklarını okuyan. (ilk yayım tarihi 20temmuz2017)