" Ruhu yanan bir insanın ruhuna üflersen, ateşini etrafa saçarsın. Su dökersen ateşini söndürür, onu kül edersin ve o insana sarılırsan... O insanla birlikte sende yanarsın.
Aşkın kanunu varsa eğer ilk maddesi bu olmalıydı bence. Ya bir taraf yanardı, ya da ikisi birlikte yanar ve acı çekmemek için ateşi söndürmeye gerek duymazlardı çünkü yürekteki o ateş sönerse hisler bir daha eskisi gibi olmayabilir... "
Böyleydi ya hayat biri gelir, içindeki dünyayı yakıp yıkardı ve seni söndürebilecek, yağmurunu akıtabilecek tek bir bulut bile bırakmazdı o dünyada.
Ama ben yenilmeyecektim. Senin kara bulutunu, sisini hepsini dağıtıp gökkuşağımı bulacağım.
Elbet yakında bana da gösterecek o utangaç yüzünü bu rengarenk gökkuşağı...
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...