Aklım beynimi terk etmiş, kalbim bedenime ağır gelmişti. Nefesinin nefesime kattığı bir şey varsa da, kesinlikle hücrelerime zarar veriyordu. İki nefes birbirine karıştığı zaman, katlanarak çoğalıyormuş. Sonra da nefes alış verişler hızlanıyormuş... Bunu öğreneli ne kadar az bir zaman dilimi olmuştu! Parmaklarının ucunu kızgın ateşlerde ısıtmıştı sanki Yaman Ateş! Dokunduğu zaman dağlanmıştım. On iki saat geçmişti üzerinden. Beş saatini uyuyarak geçirdiğimi düşünürsem, tam olarak yedi saattir mahkûm edildiğim o zindandan kurtulmak için türlü şehir efsaneleri üretiyordum. Gün benim günüm olması gerekirken, günümü hiç tanımadığım, sadece adını sanını bildiğim bir adama adıyordum. Üstelik gözleriyle kokusunu da biliyordum bu adamın . Nedense hiç aklımdan çıkmıyordu bu egzotik detaylar... Aşkın bilimsel tanımını okumasam; kendimi, âşık olduğumu zannedecek kadar vahim bir duruma yine kendim getirmiştim. Neydi aşkın açıklaması? Aşk kesinlikle kalp ile ilgili bir duygu değil diyordu okuduğum bir makale. Korku gibi, üzüntü gibi aşk ta beyinde meydana gelir, beyinde algılanır, beyinde sonlanır. İlk yayınlanma tarihi: 20.12.2019