"Hanımefendi! Bakar mısınız?" Beni duymasına rağmen durmuyordu ve aksine daha da hızlanıyordu. "Hanımefendi! Duymuyormusunuz beni?! Bir dakika bekler misiniz? Cüzdanınızı düşürdünüz." Sonunda durduğunda arkası dönük bir şekilde bekliyordu. Sonunda ona yetişmiştim. "Ah! Sonunda durabildiniz! Cüzdanınızı düşürdünüz." Hiçbirşey demeyip elini uzattığında şaşırmıştım. Ne yapmaya çalıştığını anladığımda cüzdanı uzatmış olduğu eline verdim. Hiçbirşey demeden yürümeye başlamasıyla sinirlendim. Bir teşekkür etmeliydi değil mi? "Ah! Bari bir teşekkür etseydiniz! O kadar arkanızdan koşturdum." Umursamayıp yoluna devam etti. Ne acaip biriydi böyle. Ne konuşmuştu ne de yüzünü göstermişti. Zaten giydiği pançoyla yüzünü gizlemişti. Acaba çirkin diye mi yüzünü gizliyordu? Belkide bir katildi? "Saçmalama Woohyun. Ne katili. Eiyhh! Sungjong'un filmleri iyice psikolojimi bozdu." Biraz ilerledikten sonra aniden durdu ve elindeki poştleri yere atıp ellerini başına götürdü. Bir anda benimde kalbim ağrımaya başladı. Ona baktığımda iyi görünmüyordu. Ne olduğunu merak edip zorla yanına gittim ve o elleriyle başına baskı yapıyordu. "Bayan. İyi misiniz?" Cevap vermedi. Vücudu gerilip havalandığında neye uğradığımı şaşırdım. Gözlerim hayretle büyümüştü. Havalanmasıyla pançosunun kapşonu kafasından çıktı ve bembeyaz saçları ortaya çıktı. "B-bu ne b-böyle? Hayal görüyorum ben değil mi?" Havada yatar pozizyonda öylece duruyor ve ellerini boğazına götürüp çırpınıyordu. Tam yere düşecekken son anda onu yakaladım. Kalbimin ağrısıda geçmişti. Kapalı olan gözlerini açtığında şaşkınlık ve korkudan az kalsın küçük dilimi yutacaktım. Gözleri çok farklı bir maviydi. "Gö-gözlerin..."