Mükemmel ruhun yaratılmak istendiği bir fabrikada, dünya insanlar için yaratılmış bir örs gibiydi. Yaratıcı, herşeyi yapabilecek tüm güce sahip olmasına rağmen mükemmeli yaratmıyor; ruhları, sivri köşelerini zımparalasın diye buraya gönderiyordu. Kimse mükemmel değildi, hiçbirimiz mükemmel değildik. Hepimiz burada her türlü karmaşa, savaş ve acıyla aşındırılıyorduk; ama bunun hiçbir kötü yanı yoktu. Aksine onlara doğruyu ve güzelliği gösteriyordu. Herkesin örsü farklıydı. Kimisi kalbiyle, kimisi güveniyle savaşırken; kimisi duygularıyla, kimisi hayalleriyle, kimisi tutkularının zulmüyle, ihanetlerle savaşıyordu. Hayata tutunmak; hoşnutluk verirken, acıyı da dikmişti ruhumuza. Acının her tonunu tek tek hiç eksik etmeden işlemişti kalbimize. Belki de istediği hayatına ulaşamayacağı ruhların tutunduğu ağacın kırılgan bir dalından tutunmuştu onun güveni; ne kaçabiliyor, ne kendini bırakabiliyordu. Gülüyordu.Yaşadığı veya yaşayacağı herşeye rağmen, gülüyordu. Belki; ruhların sivri köşelerinden örslenirken; hayallerine, o herkes için istenilen duygular için savaşan ruhların tutunduğu ağacın en sağlam dalıydı tutunduğu dal, onu hayallerine, istediği yaşama kavuşturabilecekti. Nasıl devam etmeliydi, ne yapmalıydı bilmiyordu. Karşısına gelen herşeyle savaşmaya devam edecekti ama hangi yolda? Kiminle? (İlk hikayemdir. Yorumlarınız ve okumanız benim için önemlidir. Keyifli okumalar.)