Küçük bir çocukken hayatla bir anlaşma yapmıştım.Ben yaşadığım sürece iyi biri olucaktım.O da hayatım boyunca bana hep iyi davranıcaktı.Ama o bu anlaşmayı ben henüz 16 yaşında,ilk kez aşık olmuş,ilk kez mutluyken,Şileden Ankaraya dönüş yolunda,benim ve ailemin içinde bulunduğu o arabaya kazayı yaptırıp,hayatımdaki en güzel anılarımı, en kıymetli insanların yüzlerini hafızamdan silerek bozmuştu.O günden sonra hayatla hiç konuşmadık.Saçma anlaşmalar da yapmadık.Çünkü ona,onunla bir daha konuşamayacak kadar kırgındım.Ta ki o benim kalbimin ritmini tekrardan değiştirebilecek, belki de tekrardan bana hayatı sevdirecek birini karşıma çıkartana dek.Beni görücek, görmezden gelmiycek birini.Ama ben mutluluktan uçarken unuttuğum tek birşey vardı, hayat beni mutlu ettiği gibi, üzüp şok etmesini de bilirdi.Ve bu benim için çok uzun bir süreç olacaktı.
"Ama bilmelisin; Sarraf tüm değerli taşları satar, bir tek Yakut'u kendine saklar."
-
Birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı ve korkup uzaklaştığımızda bağımızı yitirdik.
Geri döndük, kazanacağımızı sandığımız her an kaybederek inancımızı yitirdik.
Birbirimizi yitirdik.
Kendimizi bitirdik.
Ve geriye, birkaç hatıradan başka hiçbir şey kalmadı; ama onları da anımsayamıyoruz.
Çünkü çok sevip de yine yenilmekten korkuyoruz.
Fakat onsuz bir savaşın galibi olmak fazlasıyla vahim,
bu yüzden onu sevmek-
Unutmamam gerekli; birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı...