Beverlee'e o sabah bir mail gelmişti. Genç kız toz pembesi ipek geceliğiyle yatağın üstüne uzanmış mailini merakla açtı. Açık kahve rengi gözlerini büyüterek maili okuyunca gördüklerine inanamadı. "Aaaaaa!" Adeta odanın içinde dans ediyordu.
Evlerinde Beverlee'nin küçüklüğünden beri çalışan, Güney Amerikalı bir kadın olan Savannah, merakla odaya girdi. "Bayan Torres, iyi misiniz?" Kızı oda da büyük bir çılgınlıkla görünce ekledi "Yüce İsa aşkına!"
Beverlee kadını umursamadan onun dibine kadar neşeyle koştu. "En büyük boy Channel valizimi çıkar Savannah!" Yüksek ve boydan penceresinin karşısına geçti ve kuş bakışı Los Angeles manzarasını izleyerek iç çekti. "Artık yukarı doğu yakasının Beverlee Torres'ıyım!"
Eeee şey, bir dakika. Kestiiik! Görüntü dondu mu? Harika. Şimdi başlıyoruz!
Her şey bu kadar mükemmel devam etmedi tabii ki. Tamam, tamam kabul ediyorum, bu kızın hayatı mükemmel. En büyük boy Channel valizi, Gucci gözlükleri, Prada topuklu ayakkabıları, Victoria Secret parfümleri.... Lanet olsun! Kızın giydiği gecelik bile VS'ın son defilesinden! Tüm bunlarla Manhattan da bir yıldız gibi parlayabilir. Bu kusursuz güzellikle ise her an onu Maria Claire'in kapağında görebiliriz....
Belki tüm bu kusursuz şeyler sürebilir.
Güzel, zengin, şanslı, başarılı, zeki, seksi, aşık.
Aşık mı? Sahi, ona yer var mı? Tamamdır, devam. Görüntü devam etsin!
Beverlee uçağa binmeden anne ve babasıyla vedalaştı. "Tamam anne, mutlaka her gün arayacağım! Hadi bakalım Torres ailesi. Beverlee'niz Manhattan da sansasyon yaratmaya gidiyor. Manhattan beni bekler, öptüm"
Harika bir sansasyon gerçekten Torres, haha.
Yedi ay sonra...
"Selam, Ben Beverlee,
aldatıldım, okuldan uzaklaştırıldım, çalıştığım şirketin patronun oğluyla yattım. HAYATIM BERBAT!
Ne derler bilirsiniz, PERİ MASALLARI BİLE SONSUZA DEK KUSURSUZ KALMAZ!