Ezgi, aile kavramını yitirmiş, karamsar, güçsüz, kendi deyimiyle yetersiz bir çocuktu. Kendini ait hissetmek, kendini yalnız bir kişiye adamak, onun sevgisiyle yaşamak isteği içinde günden güne büyüyordu küçük bedeninde. Belki de babası yüzündendi bu isteği kim bilir... O kişiyi bulmak adina bir çok şey denedi. Gelen bir mesajın onu bu durumdan cekip cıkarabileceğini nerden bilebilirdi ki. Sonunda o kişiyi bulmuş miydi? Bu adamın her dedigini yapacak, ona ait olacaktı. Evet, simdilik tek istediği buydu. Hem denemekten ne çıkardı ki. Onun zaten kırılacak parçası kalmamıştı. Karşısındaki adami hiç görmeden, sadece yazdıklarıyla onu tanıdı. Bu adam yazdıklariyla bile sicacık hissettirebilirken, yanında olduğunda ne hissedecekti? Ona baktığında eriyecegini tahmin ediyordu.