Kara geceyi aydinlatmayan pusu
Gozu yasli aile birakipta hic dusunmeden bir an donmeden kendini vatana adayan millet
Gecede ellerini semaya kaldirip vatan icin, millet icin, namus icin Allaha yalvarip goz yasi doken!!!!!
Eyy kara toprakta sevdiklerini geride birakan sehidim yoluna oldugun vatan senin bacin,senin namusn senin milletin. Yazdigin bu sanli destanla istikbalimizi hainler pususundan kurtardin...
Tarihin her anisinda bulundugum kara gecede silahlarin susmadigi turk maliyla, milletimin korunagiyla kendi askerine kendi kardesini silah cekipte hainligini bir kez daha belirttigin,,, ve hic acimadan aile yok ettigin hainlik ettigin vatanimda,,, neslinin seden utanacagi ve hatta sahip bile dahi cikmayacagini bildigin halde pusu kurdun..
bayraklarin inmedigi selalrin susmadigi o gunde ellerini arsa kaldirip "bu millete zeval verme" Allahim diye yalvaran gozu yasli millet icin, vatana vatan diyip hic bir an demokrasiyi tek birakmayip,"atalarimizdan kalan topragimi ezdirmem"diyen dedelerimiz icin,, kendine,yasina aldirmadan turk, kurt, cerkezi, lazi demeden bilik beraberligi koruyan,, bayragimi bayrak yapan malim canim evladim dahi olsun veririm ama topragimdan bir avuc vermem diyip kefen giyerek gelen annelerimiz icin nobetteydik
Tarihe yazdigim, milletimin yazdigi destani hatirlatmak ve hainleri caldigi kara lekeyi tarihin en derinliklerine yazdigim ve yillar dahi gecse unutulayacak olan 15 temmuz icin istiklal icin millet icin andimm!!!!!!!.........
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti.
Tüm bunları ne bozabilirdi ki?
Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi.
***
"Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi.
"Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön."
"O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor."
"Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor."
"Bunu inanarak söylemiyorsun."
"Tabii ki inanarak söylemiyorum."
Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum."
Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.