"İnime girmişsin elbette bunun bedelini ödeyeceksin." Elindeki viski bardağını yavaşça cam masaya bırakırken bardağın çıkardığı ses karanlıkta yankılandı. Gözlerimi belli etmeden etrafta birileri var mı diye gezdirmeye başladım. Elbette yirmi yaşındaki bir kızdan korkacak değildim. Ama konu Niksar olduğunda kalbim beynimin şalterlerini attırıyordu. Bir süre sonra aramızdaki bu yoğun elektriği bölerek ayaklandı ve o müthiş yarım ağız gülümsemesiyle yanıma geldi. Keskin yasemin kokusu nefesimi keserken onunla şuan burada birlikte olmamak için kendimi zor tutuyordum. Sanki bu düşüncemi anlamışcasına daha da yaklaştı ve, "Ne istediğimi sormayacak mısın?" dedi. "Ne istiyorsun?" Başını yerden kaldırdı ve gözlerini gözlerime dikerek, "Ruhunu istiyorum, Hazar Suruç. Ruhunu ve bedenini istiyorum."