Ben,seyr-i sülûk-ü ruhanide görüyordum ki: Geçmiş aslen hiç geçmezmiş.Ruh-i musavver de bıraktığı izler her daim kanar, hatıra geldimi yaşarkenki kadar daglarmış.
Sizlere geçmişin karanlık kuyularına arık olup,oradan mecazen oluk oluk su getireceğim.
Kulak tıkamayın sözlerime her nekadar elem ateşinde dövülmüş,acı zehrine batırılmış matemi bir ok misali çekilsede geçmişin kabzasından.Şimdilerde
insan zatı tararih meselelere gözün incilerini dökerken,geçmişe mukabelen bu inciler boş kuyulara savuruluyor.Aslen bizzatına düşen şükrü fıtridir.Aksi halde nankörlüktür sebebi vücudun kelamları.Geçmişin Esârâ gençlerini yazacağım Allah'ın izni dailinde.Sizlerden ricam okuyacağınız her bir kelâmı,duyguların mahsenine indirip süzgecinizden geçirmenizdir.Bunu yaparken kelâmın yazım yanlışına mukabelen anlam değerine bakmanızdır...
Teşekkürler...
Yavuz üç çocuğunu ve eşini gözlerinin önünde kayıp eder. Şizofreni başlar ve ressam bir genç çocuğu en büyük oğluna benzetip kaçırı. Ona kendi oğlu gibi davranır