Bazen öyle anlar olur ki; "Tamam işte,bu sefer tamam.Burada bittim." Dersiniz,uçurumun dibine yakın bir kayada iple bağlı olursunuz ince bir dala,dalın kırılmasına az kala bir ilahiyat kurtarır sizi.Bütün hayatınız orada değişir,kendinizi sorgularsınız. "Neden öyle düşündüm? Neden pes ettim?" Ruhu yorulur ya bazen insanın,bedeni hâlâ dinçtir.O küçük kahve gözlere,minik ellere sahip olan kızın o gün o uçurumda aslında ruhu çıkmıştır bedeninden.Herkes gibi o da terk etmiştir onu,ama yinede nefes almak ister.Çelişkilidir hep hisleri,yetimhanesinden çıkmaktan korkar ama dışarısını deli gibi merak eder.Bir gün,merakına yenik düşmenin bedelini aşkla öder.Ve aşk onun en büyük düşmanı olur...
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...