Tüm işsizlere bağlanan özgürlük ödeneği ile müthiş bir hayat yaşadıkları sanrısıyla hayatlarına mana katılan İbaryanlılar yıllarını tüketerek günlerini geçiriyorlardı. Üstün bir oyun uygulama alanı olduğunu ilan etmiş olan İbarya, adminler konseyi altında birkaç bin uygulamanın idaresiyle kurduğu üstün millet mitiyle milyonları idare ediyor, yeni clanlardan mitine hizmet edecek paralı, yetenekli, oyuncuları cezbetmeye çalışıyor idi. Savaşların sebebi, amacı, şekli değişmiş, ölüm ve manasızlık aynı kalmıştı. Efsanelerle yoğrulmuş yüzbinler oyun platformlarının yücelmesi için ölüyor ve ulu uçmağa kavuşacaklarına inanıyordu. Aklın sükut ettiği yeni çağda endişe yerini heyecana, korku adrenaline bırakmış idi. Açlık çözülmüş, platformlar elde ettikleri tarımsal artığı itaat eden oyuncu üye sürülerine bedava veriyor, bazı işler için platformun korunmasında ölüm fedaileri olması için kullanıyordu. Bütün bu tozdumanın içinde, Ahmet Kumral Tomorzalı depresyonun dibinden yokluğun tekliğinde bu hengameyi sorguluyor, eflenip püfleniyordu. Hayat neydi? Ne arıyordu? İşte bu soruları adına deliler konseyi denen bir takım densizin peşinde giderek cevaplamaya çalışacaktı. Hayatına tekrar sahip olmak, işte bütün mesele bu, diyordu Optimus Kazım. Lider Kazım ruhta değil bedende olduğunu, ölümün kurtuluş değil yıkım olduğunu, özgürlüpün oyunda değilnoyunun dışında oynanması gerektiğini iddia ediyordu. Kazım baba son umut olabilir miydi? Tomorzalı Ahmet, bir deliliğin peşinde hayatı hayata karşı savunacaktı. Kim haklı kim haksız hep zaman karar vermiş. ancak insanlar kararsız kalmıştı. Şimdiden son belli, hikayenin sonu hüzünlü, önü topraktı. Hadi hayırlısı!
Karantinaya alınan bir kasaba. Olanlardan habersiz atandığı yere giden bir öğretmen ve tüm karanlık sırların ardında duran bir yüzbaşı.
İnsanlara hızla yayılan virüse karşı kimse bir şey yapmıyordur. Üstelik ölüme terk edilen kasabadakilerin dışarıya çıkması da yasaktır. Masum kasabalıların hayatta kalma savaşında onlara yardım eden Hilal öğretmen ve yüzbaşı Bera'nın hikayesi...