{Saraçoğlu Serisi - 2.}
•
(Not: Bu kitap, "SARAÇOĞLU HOLDİNG" kitabının ikinci kitabıdır. Bazı olaylardan dolayı o kitabı okumadan, bunu okumanızı tavsiye etmem. Ama yine de siz bilirsiniz.)
******
ACI... Fazlasıyla anlam yüklenmiş bir kelime. Zarar veren bir kelime. Üzen bir kelime. En önemlisi de; intikam duygusunu ortaya çıkaran bir kelime.
Yıllardır, annemin ve babamın geçmişinden dolayı acı çekiyorum. Ama bundan asla gocunmuyorum! Çünkü ailem, benim tek varlığım. Çünkü ailem, benim her şeyim. Çünkü ailem, bu hayatta aldığım en güzel ve en değerli hediyem...
Çok şey yaşadım, çok acı çektim, çok üzüldüm ama yine de pes etmedim. Her şeye rağmen yaşamaya, gülmeye ve en önemlisi SARAÇOĞLU HOLDİNG'i korumaya devam ettim! Çünkü; dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, derin bir soluk alıp hapsetmeli kokusunu içine.
Ben, Selçuk Saraçoğlu. Alev ve Melih Efe Saraçoğlu çiftinin ilk çocuklarıyım. Saraçoğlu Holding'in %60'lık hissesine sahip yöneticisiyim. Yirmi yedi yaşında, evli, anneme benzeyen ve üç kardeşe sahip biriyim...
*****
DİPNOT: Bu kitapta; bazı makalelerden, kitaplardan, internet sayfalarından, yazılardan, kompozisyonlardan beğendiğim paragraf/paragraflar alıntısı vardır. Sonra bir yerde gördüğünüzde, çalıntı yapılmış denmesin. Ben bir yerde gördüğümü söylüyorum, BILGINIZE....
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....