Her insanın kendine göre bir derdi, bu derdin arkasında saklı nice acılar vardır.
Kimsenin ne yaşadığını, nasıl buralara geldiğini kimse bilemez. Tahmin yürütmek ve yargılamaksa işin kolay kısmıdır. Yarın ne olacağımızın garantisi yok. Şizofren olarak yaşayan insanların bazen geçmişlerin-deki acı, bazen ise travma sonrası kişilik çoğulluğu, onların neler yaşadığının bir göstergesidir. İnsan ailesini seçemediği gibi başına gelebilecek hastalıkları da seçemez çoğu zaman. Eğer hâlâ sağlıklıysan, şuandan itibaren haline şükretmelisin, çünkü eğer bir şizofrensen zor bir hayatın var demektir.
Biz insanlar, bu tarz hastalıklara sahip kişiler gördüğümüzde, çoğu zaman yolumuzu değiştirir, bazen de yargılarız. Bu yanlışların onları nasıl ve ne şekilde etkileyebileceğini düşünmeden yaparız bunu. Elimizden belki bir şey gelmez ama tedavisi olmayan bu hastalığa ve bunun gibi birçok hastalığa sahip insanlara empati kurarak bakmayı öğrenmeliyiz. Toplum olarak en büyük sorunlarımızdan olan anlayış eksikliği ve 'Benim başıma gelmez' düşüncesini kafamızdan atmalı 'Ben olsaydım nasıl yaşardım' diye düşünmeye başlamalıyız.
Hayatınızda ne kadar iyi insan varsa, o kadar az derdiniz var demektir. Kitabı okuduğunuzda bunu daha iyi anlayacaksınız. Karşınıza hep iyi insanlar çıkması dileğiyle...
Not: Kısmi gerçek bir hikâyedir.
Konu:
Bir hemşire işine yine her zamanki gibi geç kalır ve patronu onu işten kovar, hemşirenin Nehir diye bir arkadaşı vardır ve ona iş ilanı verebileceğini söyler. Hemşire eve geri döndüğünde akşama kadar iş arar fakat bulamaz, bu yüzden de arkadaşı Nehirin dediği gibi iş ilanı verir...
İşte her şey o ilana cevap geldikten sonra başlar.