Hayat #1 - 23.10.2020 -
Son zamanlarda yakışıklı yüzü hep kederliydi, derin maviliklerine hüzün çökmüştü, yorgundu, düşünceliydi. Eskiden böyle değildi. Gözleri çakmak çakmak olurdu, alev alev bakardı, baktı mı içime kor düşürür yüreğimi yakardı. Aramızdaki o gizli saklı duygular yalnızca benim değil onun da içini yakardı, bilirdim. Geçmişi düşünmek yalnızca daha fazla acı veriyordu. Olan olmuş, o gitmiş ve Ferzan'la evlendirilmiştim. Mutsuz ve umutsuz beş yıl geçirmiştim dört duvar arasında, zorla evlendirildiğim adamdan güzeller güzeli bir meleğim olmuştu. Önce hiç beklemediğim anda zevce sonra da ana olmuştum. Ölmemiştim ama yaşamıyordum da... Hâlâ da öyleydim. Yaşamak neydi, ne demekti unutmuştum. Nefes almaktan ibaret miydi yaşamak yoksa daha ötesi hayallerini yaşamak mıydı? Nefes alıyorum, hareket ediyorum diye yaşıyor mu sayılıyordum şu dünyada? Önceden, bir on yıl önce hayallerim vardı. Okuyacaktım, Urfa'dan çıkacaktım, önce tüm ülkeyi sonra da tüm dünyayı gezecektim, beyaz atlı prensime kavuşacaktım, mutlu olacaktım, kendim için yaşayacaktım. Daha yirmi üç yaşındaydım ama seksen yaşındaki ruhum bunların hiçbirini yapabilecek güçte değildi. Bir an hepsi gözüme imkânsız gibi gözüktü. Şimdi tek istediğim kızımla beraber hayatta kalmaktı.
***
"Özür dilerim, kanatlarını kırmalarına müsaade ettiğim için... Özür dilerim gülen yüzünü soldurduğum, çocukluğunu çaldığım için, hayallerini söndürdüğüm, kalbini kırdığım için... Özür dilerim bana olan sevgini göremeyecek kadar öfkeden gözüm kör olduğu için, seni koruyamadığım için, aptallığım ve gafletim için..."
Başparmaklarıyla yüzümü okşarken gözlerimi kapadım. Bana dokunuşu tüy gibi hafif, ürkekti. İçim ürperdi. Kanatları altında bir anlık da olsa içimdeki fırtına buhar olup uçtu.