Hayatı yalanlar üzerine kurulmuş bir adam ,
Paramparça olmuş bir kız ,
Yarım kalmış bir aşk
Ve zalimce oynanmış bir oyun...
Isimleri bile uyumluydu onların. Iki kişi için yazılmış tek bir şarkıda ahenkle dans eden iki bedendi onlar. Ta ki iki sene önceye kadar.
Şimdi ise ellerinde olmayan nedenlerden dolayı kendi şarkılarını yarım bırakıp ayrı şarkılarda kaybolmuşlardı.
Ikisi de yıkılmıştı. Biri diğerinin varoldugunu bile bilip hatırlamıyorken , diğeri o birinin yok olmuşluğunda boğuluyordu.
Bu iki beden tekrar kaldıkları yerden kendi şarkılarında dans edebilecekler miydi? Yoksa ayrı şarkılarda içlerindeki boşluklarla yok olup gidecekler miydi?
"Bütün dünya bana yabancıyken bir tek sen tanıdık oldun. Kendimi ben bile tanıyamazken sen beni tanıdın ve kalbime güvendin. Ailem yalanken sen bana aile oldun. Bitmeyen günlerin sonunda kapı oldun. Kendime her 'Yok artık bundan daha fazla sevemem herhalde' dedigimde bana bir bakışınla daha fazla sevdim seni ben. Üzerimize oynanmış tüm kumarlara , oyunlara rağmen. Sen bir zamanlar kör olan bir çocuğa ay ışığının nasıl olduğunu anlattın. Kapkaranlık olan dünyasına ay ışığı oldun. Kızıl saçların ve güzel bakışlarınla....
Söylesene sevgilim... Nasıl sevmeyeyim ben seni? Sanki sevmememe fırsat bırakmışsın gibi" -Sonat Dinçer
"NEEEEEE" meltem teyzenin bağırmasıyla koltuktan sıçradım
"Bir dakika bir dakika, ben şimdi doğrumu anlıyorum. Adamın biriyle tüm gün boyunca gezip tozup eğleniyorsun hatta ve hatta gecesinde çocuk yapabilecek kadar yakınlaşıyorsun ama sabah kalktığında adam ortalıkta yok ve sen yattığın kişinin adını bile bilmiyorsun " evet sanırım bige güzel bir şekilde özetlemişti
İlk 10 bölüm aynı anda atılmıştı.