Mahkum edildiği yalnızlığa aşık olmuş bir adam. Acılarını, kalp kırıklıklarını, kaybettiği çocukluğunu içinde yaşayan ve gözlerini dış dünyaya kapatan Poyraz Mertoğlu, aşka dokunursa?
Hiç hissetmediği duyguya sarılıp bilmediği dünyaya adım mı atacak yoksa geçmişte yaşadığı korkunun gün yüzüne çıkıp onu mahkum olduğu yalnızlığa itmesine izin mi verecek?
Bembeyaz bir dünyaya açtığı gözleri bir an da karardığında, hiç bilmediği bir dünyaya mahkum olan bir kadın. Yürümesi gereken yolda koşmak zorunda kaldığında, dinlenebileceği bir sığınak ararken kendini aşkın eşsiz kollarında bulur. Zor ve acılı olan hayatından kurtulmak için elini aşka uzatacak mıdır yoksa önüne bakıp koşmaya devam mı edecektir?
Öyle ki, yapacağı tercih hayatını tamamen değiştirecek ve bilmediği gerçekle yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...