Gri bulutlar sarmıştı tertemiz gökyüzünü ve yarının ise yağmur yağacağını sanmıştık fakat aksine güneş doğup ısıtmıştı her tarafı...
Bir başkadır yarın, bugünden. İnsanlar başkadır, yaşadığı itibaren. Yeniler dünya kendini eskilerden.
Gözlerimi kapatıp açtığımda, bakıyordum etrafa ve diyordum ki içimden; Gerçekten bu hayat benim mi? Şuan başka bir hayatta, başka bir yerde olabilirdim.
Başka bir aile, başka bir ülke, başka bir şehir. Sonuçta aynı dünya, aynı insanlar ve aynı hayat. Değişen ne? Değişen tek şey geçen zamanlar. Farklılaşır her gün. Birisi bir şey keşfeder, birisi bir şey öğrenir her gün yeni bir şey ve zamanla değişir.
Değişir yıllar, insanlar aynı, değişir zaman, hayatlar aynı. Yarınlar farklı.
Yaşıyorduk, işkence çekiyorduk, idam ediliyorduk, köle gibi çalıştırılıyorduk, susuyorduk, çığlık atıyorduk ama hepsinin sonunda sesli ya da sessiz bir savaş veriyorduk çünkü seviyorduk.
Şaşırtıcıydı, sevgi bazen bir savaş meydanının ortasında size uğruyordu.
O an iki yolum vardı.
Ya sevecektim, ya ölecektim.
Sevmeyi seçtim. Onu sevmek de ölümü daima nefes gibi ensende hissetmekti.
"En büyük savaşların ortasında kurak topraklardan bile bazen çiçek açar, bombalar etki etmez, kökleri sımsıkı tutunur. Bir bakarsın renkler canlanır, güzel kokar her yer. Sen bu çiçeksin diyemem, biz bu çiçeği temsil ediyoruz diyebilirim.
Özgürlüğümüze."
Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.