Şanlıurfa'nın çöl sıcağı altında, yürekleri yakan bir aşk hikayesi yaşanıyordu. Özkan Ağa, bir zamanlar masum bir sevgiyle başlayan ilişkinin acımasız bir intikam hikayesine dönüştüğünün farkında bile değildi. Çocukluk aşkı Aslı'dan karşılık görememek, onu acımasız ve gaddar bir adama dönüştürmüştü. Şanlıurfa'nın korkulu rüyası haline gelen Özkan Ağa, gücünü her geçen gün artırırken, içi boşlukta kalmıştı.
Konağın Mahkum Kızı Aslı ise, konak duvarları arasında solan bir papatya gibiydi. Özkan Ağa'nın acımasızlığı, kalbinde derin yaralar açmıştı. Yürek yarası, adeta solmuş bir papatyaya dönüşmüştü. Abisi Ayaz Ağa'nın, Özkan Ağa ile evlenmesine karşı çıkması, onu daha da mutsuz ediyordu. Ayaz Ağa, kardeşinin mutluluğunu düşündüğü halde, bu zorlu kararın ailesini parçalayacağının farkındaydı.
~İmkânsız Bir Aşkın Bedeli~
Ağanın küçük karısının yan karakterlerinin hikayesi bağımsız bir şekilde okunabilir
"Küçük bir kız çocuğu gibisin."
Soğuğun içime ilmek ilmek işlemesi gecenin ayazından değildi, onun buz gibi sözlerinden ürpermiştim. Gök yüzünde bizi seyreden yıldızlardan ziyade kendi ışığının aydınlattığı, o zehir karası delici gözlerine yerleşen alaylı parıltı ve söylediği son şeyle çileden çıkmıştım artık. İçimde lavlarını köpürterek sabrımın son demlerinde dolanan volkan patlamaya hazırdı, bu işin başka çaresi yoktu ve inceldiği yerden kopacaktı. Ben onun sayesinde çoktan büyümüştüm fakat o her seferinde inadına yapar gibi çocuk olduğumu savunuyordu. Beni bakışları, tavırları, hareketleri ve kelimeleriyle resmen eziyordu. Kalbimi eziyordu.
"Çocuk falan değilim ben!" Diye bağırdım sonunda içimdeki ateşten okyanus çaresizce çırpınan benliğimi cayır cayır yakmaya başlarken.
Aynı anda hem üşüyor hemde alev alev yanıyordum. Kendi içimde birçok imkansızı barındırıyordum.
Sertçe yutkundum...
Sesimi iyice yükselttiğimde tek bir mimiğimi bile kaçırmak istemiyormuş gibi dikkatle beni izlemeye başladı, artık gerçekten dayanamıyordum.
"Çocuk değilim anladın mı? Değilim! Sana abi demek zoruma gitmeye başladığında büyüdüm ben!" Diye adeta haykırdım. "Duygularımı gizlemeyi öğrendiğimde büyüdüm! Susmayı öğrendiğimde, sessizce ağlamayı öğrendiğimde büyüdüm! Gözümün önünde başkasına dokunduğunda büyüdüm!"
Ona ilk kez utanıp çekinmeden kurduğum bu uzun ve acımı haykıran cümleler tüm nefesimi tüketmişti fakat söyleyecek son bir sözüm daha kalbimin en ücra köşesinden saniyeler sonra çıkagelmişti.
"Seni sevdiğim gün büyüdüm ben." Diye fısıldadı güçlükle soğuktan zangır zangır titreyen dudaklarım.