...Birden yürümeyi kesip karşıya baktım; yol artık ikiye ayrılıyordu soldaki aşağı tarafa giden asfalt yolu gözümle takip ettim, durak hemen ordaydı. Sonra kafamı sola çevirdim, burda artık asfalt bitiyor du ve araba tekerleklerinden oluşmuş, toprak patika yol başlıyordu, bu yolda ormana çıkıyordu tabi kii. Tam durağa doğru inerken geri yukarı çıktım ve toprak yola doğru yürümeye başladım. Ne düşündüğümü bilmiyordum ama canım çok sıkılmıştı, sebebi buydu. Sonuçta arabalar buradan geçtiyse ne kadar tehlikeli olabilirdi ki? Yüzüme yapışan saçlarımı geriye atıp kabanın kapüşonunu taktım ve atkımı boynuma dolayıp yürümeye devam ettim...
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...