Bıktım ben artık. İnsanların bencilliğinden her şeyinden. İsyan ediyorum lan sana Dünya! Yıkamadın beni. Ezdin beni, hırpaladın, yangınlar yaktın içimde, ölü bir kuş gibi bıraktın beni. Yaşarken herkes bana dokunmak isterken, ilgi gösterirken öldüğümde herkesden uzaklaştırdın beni. Verem gibi baktılar bana. Herkes başına gelmemem için dua etti. Korktu.
Sen beni bir kazık gibi Dünya'ya attın Tanrım.
Herkes orospulara namussuz derken Dünya'nın zaten herkesi fark etmeden siktiğini anlamadı kimse.
Orospuyla müşterisi gibi yabancı, isteksiz dokunduk, baktık birbirimize.
İçimdekileri bağıramadım. Kustum. Yalvardım. Daha çok ittin.
İsyan ettim. Ağladım. Öldüm. Sadece izledin.
Ama artık yeter, bağırıcam lan!
Bu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim.
Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başladığı İngiltere'den Mardine yaz tatiline gittiğinde berdel kararıyla Asmin ile evlenmek zorunda kalır.
Ne Ezman bu zamana kadar izleyip okuduğumuz bir ağa ne de Asmin boynu bükük bir berdel gelinidir. Ezman başta bu evliliği kabullenmek istemez ve Londra'ya kaçma planları yapar. Sizce bunu başarabilecek mi?
Her ikisi de bu kadar alışagelmişin dışında bir karaktere sahipken, evlilikleri ayakta kalabilecek mi?
Ezman Ağa'nın ve Asmin'in berdel hikayesini okumaya, okurken hem gülüp hem ağlamaya var mısınız?