Karanlığın sayısız tonundan,belirsiz harfler döküldü cümleme.
Seninle, benim aramdaki mesafeye kan sızdığından beri,tutku;öfkeye,sevgi;nefrete dönüştü.
Kalbimin gürültüsünden ne sağır olacak kadar rahatsız,ne de seni göremeyecek kadar kör'düm..
Muamma..
Kelimelerin içinde saklı bir gerçekle,daha ne kadar inatlaşabilirsem,o kadar gecikirdi acı'm.
Kurduğum sayısız planlar,ateşten gömlekle büründüğüm yalanların hesabını almaya,antiçmişken;işleyişi durduran birşey vardı.Onu hesaba hiç katmamıştım.
"AŞK"
Basit 3 harften oluşan,ama hissettirdiği tarifsiz sızıyı anlatan,hiçbir sözcük doğamadı daha bu dünya'ya...
Uğuruna şairleri susturan,mürekkebi ağlatan,Cemal Süreyya'nın,Muazzez'e aşkı,Sezai Karakoç'un,Muazzez'e tutkunluğu...hangisi daha doğru?
Süreyya,Muazzez uğuruna soyadına vurduğu damgayı,Süreya olduğundan beri,ne "y"lere,ne de çaresizliklere takıldı.
Yolun sonunda gördüğü sadece bir ışık değil,bir çıkış değil,bir sevgiydi.
"Sevebilmek"
Mahsul vermeyen kurak,cılız topraklarda yeşeren tohumlar gibi...
Beyin hücrelerimin,kalbimin kıvrımlarında dans etmesi gibi...
Ben seni sorgusuz,sualsiz,sonunda yanıp kül olacağımı bilerek sevdim.
Toprak kan'a doymadan,ateş har'ını almadan durulmaz.
Sayısız cinayetlerin peşinde gerçeği arayan İzel,kaybolmanın eşiğindeyken;uçurum'un kenarında gülümsedi.
Aşağıda bekleyen özgürlüğü,arkasında bıraktığı kalbi...
2 seçeneği vardı.
Seçim yapma hakkı bu kez onda değil,zaman'daydı...Yitip giden zaman da.