"Kalemim kağıda dokunduğu zaman,ellerimi kontrol edemezdim. Kağıdı karanlık kaplardı."
Beni tuttu ve kendine çekti,
"Resmim alacakaranlığa gömülürdü."
Nefesini yüzüme üfledi.
"Çizerdim,ama eserimi gölgeye bırakan
bir karanlık vardı. O karanlığı atamıyordum. Eserim nefessiz kalırdı"
Bakışlarını bir an kaçırdı
sonra
Devam etti;
"Senin eserin ise canlı,nefes alıyor,
sen nefessin, boyasın"
Kafasını kafama dayadı
Ve....
"Sen benim alacakaranlığımı canlı yapan hayatsın..."
Ben onun boyasıydım.
Sesi tekrar duyuldu:
"Adam ressamdı, kadın portresi çizerdi,
Ama adam portreyi kıskanırdı.
Ressam ona nefes vermeden,portresyi seyretmeyi severdi...
Ama portre ona bakmadan gözyaşlarını dökerdi..."
Dudaklarımız birleşti...
"Adam portreyi sevemeden gömmeyi seçmişti. Onu boyamadan, nefesini vermeden,toprak koyarak üstüne nefesini almıştı..."
Sustu.
O ressamdı bende, onun canlanan portresi...
Sırf kuzeni için Mardin'in Acımasız ağasına kurban edilen Larin...
Annesi için berdeli kabul eden Baran ağa...
Kuma yoktur!
Bol bol +18 sahneleri olacaktır!
Bunları dikkate alarak okursanız çok
sevinirim canlarım:)
Kıskançlık bol bol vardır!