Ne zaman oldu hatırlamıyorum... bir anda her şey kötü oldu. Vücudum pek hasar almadı ama şu ciğerlerim, kalbim, göğsüm komple can çekişti. İçime atmam gereken cümlelerim, anılarım, hatıralarım kaldı ama içimde sığacak yer yoktu. Bende beni rahatlatan şu oyunu oynadım. Ben meyveli sodaları çok severim. İçtiğim her sodanın şişesini saklarım. Ufak notlara içime attıklarımı yazarım. Yazdığım notları rulo yapar şişenin içine atarım. İçimde bir kırgınlık varya benim... Alırım bu içine not yazdığım şişeyi duvara fırlatır kırarım. İçimden yok etmiş olurum. İşte sen bu şişenin kırığısın. Seni yazdım, evet, adını kazıya kazıya kanatarak seni yazdım kağıtlara. Seni yok ettim içimden. Şimdi bu duvarın önünde dursak bile ben, senin bende yarattıklarını değil, seni hangi sebeple içimden attığımı hatırlayacağım. Sen benim insanlara asla yeniden güvenmeyeceğimin en üst sebebisin. Olur ya birgün veda edemeden birdaha asla görüşemezsek... Sana içimde yeniden biriktirdiğim,beynimde yeniden hayat verdiğim hikayelerimde ölecek. Olur ya birgün yollarımız kesişirse... Sakın bana bakma... çünkü sen benim için yanımdan yoldan geçen herhangi bi rastlantısın. Biz seninle hiç görüşmek istemeyen ama son noktayı yan yana geçirmek isteyen iki insanız sadece. Biz seninle denizde boğulamayacak kadar cesaretsiz iki insanız. Sevginin esir aldığı gözlerinle bana baksan bile ben sana kırgın ayrılacağım bu şehirden. Beni unut, bunu unutma. Sessizliğin içinde kaybolan, denizin kıyısında, sokağın çıkmazında, gökyüzünün hemen altında, var olanların hikayesi.
21 parts