''Kitap kapağı için Aleyna Daşkıran'a teşekkürlerimi sunarım...''
* * * * *
Hayatımda bir şeyleri düzene sokabilecek miydim? Ya da geçmişi arkamda bırakıp devam edebilecek miydim?
Aklımdan geçen düşünceleri durduramıyordum.
Ailemi hiç tanımadım. Bir anne sevgisi, baba sevgisi görmedim. Bir annenin sıcak, şefkatli kolları yerine soğuk, yayları çıkmış, eski yetimhane yataklarında uyudum. Her sabah üzerime su dökülerek uyandırıldım. Çürümüş, kurtlanmış yiyecekleri yiyerek, her gün hastalıklı olarak büyüdüm.
Sahi, büyüdüm mü ben?
Hiçbir şekilde ilgi, şefkat görmeden, diğer çocuklar gibi oyun oynayamadan, sabahları 'okula gitmeyeceğim' diye mızmızlanamadan...
Büyüdüm.
Şimdi on sekiz yaşındayım. Ömrümü geçirdiğim bu yetimhane kapısından dışarıya ilk defa adımımı atacağım.
Birbirine karışmış kısacık kül kahvesi saçlarım, rüzgardan uçuşuyordu. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Başka bir çarem yoktu.
On sekizini doldurmuş bir yetişkindim artık.
Yaş Farkı Vardır (9 yaş)! Lütfen bunu bilerek okuyunuz...
Atabey Ailesi yıllardır yaptığı mafyacılık işlerine son verip emekliye ayrılmıştı. Çağlar Atabey 4 oğlu, karısı ve yakın aile dostlarıyla huzurlu hayatının tadını çıkartıyordu. Ta ki bir gün şirketine bir mektup gelene kadar... Yıllar önce ölen kızının aslında yaşadığını ve ölü bir bebekle karıştığını söyleyen bir mektupla bütün dengeler bozulur. Bir yandan hasta annesi ve öfkeli babasıyla uğraşırken okumaya çalışan Çiçek bir yandan da şehit sevgilisinin yasıyla kavruluyordur. Bunun üzerine bir de yıllar önce karıştığını öğrenen Çiçek'i karmaşık günler bekliyor.