Acımasız insanlar,
Hiç mi düşünmezler ki o insanın da bir kalbi var. Hiç mi düşünmezler onun üzüleceğini. Hiç mi anlamazlar ki onun kalbini kıracağını. Onu acıtacağını. Hiç mi bilmezler kalp kırmak kul hakkıdır .
O da senin gibi bir insan . O da senin gibi yaşamaya çalışan, yaşamayı hak eden bir insan. Onun da mutlu olmaya hakkı var. O da senin gibi nefes alıp veriyor. O da düşüneliyor. O da anlıyor çevresinde olanları. Her insan gibi.
Bilmiyor musun ? Ey insan! Onunda hayalleri var. O da geleceğinin hayalini kurarak uyuyor.
Sen ki onu, nasıl hayallerinden vazgeçebileceğini, nasıl kahrolacağını düşünmeden konuşursun . Yazık değil mi ona ? Onun ne suçu var.
Çek pençelerini ondan . Uzaklaş . Bırak da yol alsın ömrün seyranlık yer haline gelmiş o çukurlu yollarında.
Hayal ..
İnsanı ayakta tutandır, hayata bağlayandır hayal .
Hayal et . İnsanların başkalarını yargılamadığı dünyayı .
Hayal et .. Herkes mutlu . Herkeste bir gelecek sevinci hayali..
Etrafındaki güzellikleri görebilen gözleri hayal et. Herkesin yardımlaştığı , birbirini sevdiği, küfrün olmadığı , hakaretin olmadığı , herkesin eşit olduğu bir dünya hayal et...
Ne de güzel,
ne de inanılmaz!
Ama ah o acımasız insanlar hayallerimize bile karışıyorlar!!
Son kalan umudunu da kaybetmek diye üzereyken düşün...
GEÇER
Geçmeli...
KAYBOLAN UMUTLARIMIZ,
KAYBOLMAMALI ...••
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....