“İçimdeki oyuğu dolduran senken, gitmene izin verir miyim?”
Romanlara konu alınacak kadar büyük bir aşkları yoktu belki de. Dışarıdan bakıldığında diğer insanlardan hiçbir farkları yoktu. Bazıları için onların tanımı Zavallı Kız ve Havalı Çocuk olabilirdi.
Bazıları için.
Belki de hiçbir zaman böyle olmamıştı.
Eliz Gürmen, 16 yaşında koleje yeni başlamış bir kız. Görüntüsü ve yaşamı onu sıradan kılıyordu.
Belki de onu özel yapan yaşamış ve yaşayacak olduklarıydı.
Akın Öz, 18 yaşında varlıklı bir ailenin oğlu. Görüntüsü ve davranışları onu özel kılarken, kimse yaşadıklarını ya da ne yaşıyor olduğunu bilmiyordu. Çocukluk arkadaşları İlkay ve Çisem Eryılmaz bile.
Belki de onu Eliz’le buluşturan şey, sonunda birine anlatabileceği hissiydi. Bu güvenmekle aynı şey miydi?
İlkay ve Çisem ise başka bir varlıklı ailenin ikizleriydiler. Ya da öyle olduklarını söylüyorlardı.
Peki, onların hikâyesinde neler doğruyken neler yanlıştı? Neler keşfedilmeyi bekliyordu?
Hayatında üzülmemeyi esas almış Eliz’le, duygularını kaybetmiş Akın’ın hikâyesi. İkisi de birbirlerine bu kadar zıtken, içindeki asıl kişilikleri ruh ikizi olabilir miydi?
“…Bu da saf bir kız ve kötü bir çocuk senaryosu değildi.”