"Beni hemen evime götür!" dedim sert yapmaya çalıştığım sesimle. Kaşları çatık bir şekilde bana bakmaya devam ediyordu, Allahım çıldırıcam.
"Hayır!" dedi benim sesimi bastıran bi sesle. Sinirle dişlerimi gıcırdattım,
"Babamın kim olduğunu biliyor musun?" dedim meydan okur gibi. Tek kaşını kaldırdı ve çalışma masasından kalktı, üstüme doğru gelirken yutkundum.
"Evet biliyorum... Onur Gürsoy" dediğinde gözlerindeki hayranlığı gördüm, ona saygı duyuyordu.
"O zaman nasıl birisi olduğunu da biliyorsundur" dedim ve her ne kadar korksam da ellerimi göğsümün altında birleştirdim, yanıma gelmişti ve bana yüksekten bakıyordu.
Bilin bakalım boyum kaç? Annemden daha uzunum ama... Hemde 1 santim.
"Evet babanın katil, hatta mafyaların bile korktuğu bir katil olduğunu biliyorum" dedi ve ifadesiz yüzüyle bakışlarını gözlerime çevirdi,
"Ona benzeyen 4 abim var! Seni bulduklarında ölümden beter edecekler" dediğimde sırıttı,
"En çok annenden korkarım.. Beste Gürsoy, katil olan adamı bile dize getiren asi kadın" dedi alayla, sözleri sinirlerimi zıplattırken ne yapacağımı bilemez haldeydim, en sonunda koyu kahverengi gözlerine baktım,
"Seni gebertecekler" dedim emin bir şekilde,
Gülümsedi, soğuk gülümsemesi bile ona yakışıyordu,
"Biliyorum ama-" dedi ve elleriyle yüzümü kavradı,
"Onu her düşündüğümde kalbimi titreten kızdan vazgeçmeyeceğim!"
"Ama bilmelisin; Sarraf tüm değerli taşları satar, bir tek Yakut'u kendine saklar."
-
Birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı ve korkup uzaklaştığımızda bağımızı yitirdik.
Geri döndük, kazanacağımızı sandığımız her an kaybederek inancımızı yitirdik.
Birbirimizi yitirdik.
Kendimizi bitirdik.
Ve geriye, birkaç hatıradan başka hiçbir şey kalmadı; ama onları da anımsayamıyoruz.
Çünkü çok sevip de yine yenilmekten korkuyoruz.
Fakat onsuz bir savaşın galibi olmak fazlasıyla vahim,
bu yüzden onu sevmek-
Unutmamam gerekli; birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı...