Bir mahalle düşünün, sabah kaldırımlarında güneş ışıklarının dans ettiği... Evlerinin çatılarıda kedilerin kuşları kovaladığı... Sabah evinden çıkan herkesin birbirine selam vermeden geçmediği... Dükkanının kepengini duasız açmayan esnafı... Sek sek çizip oynayan, ip atlayan, boş arsalarında top peşinde koşturan, misket yuvarlayan çocukların doldurduğu sokakları olan...
Kapısının önüne hasır serip oturan teyzelerin çekirdek çıtladığı... Genç erkeklerin başının yerde gezdiği, gönüllerinde yazılandan başkasına gözlerini değdirmediği... Kızların gözlerinin köşe başlarında kaldığı, bir köşeden sevdiği çıkacak diye saatlerce balkonda oturduğu... Kısacası sıcacık, sevgi dolu, cıvıl cıvıl bir mahalle hikayesi...
Burası Saadet mahallesi... Evet evet hepimizin bildiği sıradan bir mahalle. Ama bizim mahallemizi diğerlerinden ayıran, çıkmaz olması. Doğru duydunuz. Saadet mahallesinin, çıkmaz bir sokağının sakinleriyiz biz. Belki de bu yüzdendir buraya Saadet Çıkmazı denilmesi. Çünkü buraya bir kez girip buranın havasını soluyan, çekip gitse bile, birgün mutlaka geri döner.
Burası Saadet Çıkmazı... Aşkı büyük yüreklerin, Ağır abi tavırların, ellerinde tesbih racon bilenlerin, nicelerinin kulaklarını şenlendiren Orhan Baba'nın nağmelerinin dört bir köşede çınladığı bir mahalle...
Okumaya hazır mısınız?
Çok istediği bölümü kazanmak için çok çalışmış ve sınav sonucunun açıklanmasını büyük bir sabırsızlıkla bekleyen genç bir kız.
O çok beklediği sonucun açıklanacağı günün gecesi, sadece eğitim hayatını değil, tüm yaşamını etkileyecek olaydan bihaberdi.
⏳
"Ben seni tanımıyorum," dedim, soğukça.
"Tanıyacaksın," dedi, sakince. Konuşma tarzında beni rahatsız eden bir şey vardı. "Daha çok zamanımız var."