Anılar yatıyordu şeker kokan toprağın altında. Ve her anı çürük bir çilek tadı bırakıyordu dilimde. Beynimin arka odacıklarında kırmızı pembe dumanlar uçuşuyor, renkli dumanların ardından geçmişin gülen suratları bana bakıyordu. Ellerim çileklerle dolu dumanların ardına bakıyordum. Bir an gülen suratlar yok oldu, elimdeki çiçekler çürük bir kokuya bulandı. Bir damla aktı sol gözümden, çileklerin üzerinde yitip gitti. Geçmişim beni terk ederken ayaklarım pembe topraklara battı, hareket edemedim. Sonunda pembe bir mezar olacağımı biliyordum. Ama şimdi olmasını istemezdim. Henüz buna hazır değildim. Fakat ne yazık ki hayat, mezar biletlerini keserken bize isteyip istemediğimizi sormuyordu.
O kadar zıtlardı ki, biri kor iken diğeri serinleten bir içim su gibiydi.
İşin aslı da buydu zaten. Denge zıtlık gerektirirdi. Yanarsan denge bozulur, yakarsan tek kalırsın. Onu olduğu gibi bırak, avuçlarına dolsun. Seyre dur, sustuğun zamanların acısını o çıkartır.
**
Genç kız, ölen babasının hattını kapatsa dahi yazmaktan vazgeçecek gibi durmuyordu.
Tek tik çifte döndüğünde kader çizgisi onun için bir kez daha kırıldı.
☯
"Susma. Çünkü dudağının üstündeki o çukur derinleştiğinde istesen de konuşamayacaksın."