"Tamam şağkin ol şağkin ol " diye Buz Devri Sid'in taklidini yapan Derin'e doğru sinirliymiş gibi bakmaya çalıştım. Sadece çalıştım daha çok gülmüş de olabilirim. Aman neyse. Bizi ve 7 valizimizi (aslında 5 kişiyiz ama Çağla ve Hazal malı makyaj malzemeleri için de valiz aldı. Ama konumuz bu değil.) bırakan siyah lüks araba hızla bizden uzaklaşırken arkasından böğürerek koşma isteğiyle dolup taşıyordum. Ama bu bir şeyi değiştirmezdi. Deniz ve Derin'e uyup onların tabiriyle yaptığımız 'itlik' bunlara yol açmıştı. KÖYDEYDİK! HEM DE İSMİ BÜYÜKÇILDIRIM OLAN BİR KÖYDE... Hayır yani bu ismi nasıl buldunuz? Tüm köy halkı toplandınız bu köyün adı Büyükçıldırım mı olsun dediniz? Arkaya Samanyolu fon müziği versek 'Ögretmenlerine yaptıkları itlik sonucu ceza alan kızların hazin sonu' isimli her şeyi özetleyen bir dizi çekebilirdik. "Tamam ya o kadar da kötü değil. Etrafınıza bir bakın temiz hava iyi komşular güzel hay... " Deniz'in baktığı yere bakmadan da arkamızdaki büyük canavarın ne olduğunu anlayabilmiştik. Çünkü çok zekiyiz. Şaka şaka hırlama sesi var. "Kaçın laaan!" diye bağıran Deniz sayesinde sonunda hareketlenebilmiştik. Cidden biz niye mal gibi bekledik? Cevap sorunun içinde. ÇÜNKÜ BİZ MALIZ. Şu anda ise taşlı yokuş yolda yukarı doğru koşuyorduk. Pardon ya sadece koşuyorduk mu dedim? Hazal'cığım hem bağırıp hem bizi itekliyordu, Deniz hem sövüp hem gülüyordu, Derin ... Harbiden Derin'cim napıyorsun hayatım. Beynini şey yaptığım birden dönüp köpeğe doğru koşmaya başlamıştı. Peki Çağla? Ne olur gel de bi konuşalım. Koşmak yerine köpeğe doğru yuvarlanmak ne Allah aşkına.