Yaşatmak... Bazı insanlar, bazı insanları yaşatmak için doğarlar. Kendileri için değil başkası için yaşarlar. Her gün belki de yüzlerce insanın acısına bir nebze de olsa merhem olabilmek için saatlerce ayakta, uykusuz bir halde oradan oraya koşturup dururlar. Yaşatmak için. Bir nefesin daha son bulmaması, bir bedenin daha kara toprağın altına girmemesi için. Şüphesiz bu kutsal görevi ancak kutsal bir ruh yapabilirdi. Ve öldürmek... Canını alanın canını almak. Kan dökmek ve ellerine baruttan başka bir kokuyu haram kılmak. Ama silahı ateşlerken katil olarak değil yiğit olarak anılmak. Şehitlerimizin kanlarını kendine katarak gökte dalgalanan bayrak için can almak. Yaşamak ve ölene kadar öldürmek. Şüphesiz bu kutsal görevi de ancak kutsal bir ruh yapabilir. Aynı dünya da tamamen farklı hayatların içinde yaşayan iki farklı insan. Tek ortak yanlarıysa başkaları için yaşamaları. Bu, bir hemşire ve bir jandarma özel harekatçının hikayesi. Biri yaşatmak için diğeri öldürmek için savaşırken aşk da onları bir araya getirmek için savaşacaktı.