Koskoca salonda artık başbaşaydılar. Birbirlerinden habersiz, olacaklardan habersiz öylece çaylarını yudumluyorlardı. Gözleri kesişti ilk önce hemen ardından da kalpleri. İnanın bana sadece bir çift göze bu kadar hayat yükleyebilirsiniz. Bu kadar yaşanmışlık. Bu kadar sevgi. Bu kadar kırgınlık. Her zaman dediğim gibi: tanıyordum sanki bu gözleri, görmüştüm daha önceden. Fakat beklenmedik bir çığlık koptu adamın yüreğinden. Bir tek kız mı duydu bunu yoksa diğer herkez sağır mıydı? İki ayrı beden artık bir bütün olmuştu...
★☆★
"Ne oldu yine" dedi gülerek. Ses tonu bile bir uyuşturucudan farksızken bu gülüş tamamen intihar sebebiydi. Gülerken göz kenarlarının kırıştığını biliyor muydu? Veya yeni çıkmaya başlamış sakallarının içindeki o çukurluğu? Ya da işine düşkün bir ustanın işini özenle yaparken ortaya çıkardığı sanat eserinden farksız gülüşünü? Hayır hayır kesinlikle içlerinden en iyisi sımsıcak gülüşünün içindeki o samimiyetiydi. Kesinlikle. "Senden nefret ediyorum, Clark"
(Seni seviyorum, Clark)
"Senden nefret ediyorum, Walker"
(Seni seviyorum, Walker)