"O ürkütücü binanın, gören herkesi şaşkına çeviren cennete benzeyen, yemyeşil bahçesinde onu gördüm. Bahçenin binaya en uzak, bina ve bahçeyi çevreleyen siyah demirlere en yakın, denizin tam karşısındaki bankta, arkası dönük oturuyordu. Kafası önüne düşmüş, kızıl saçlarına güneş vuruyordu. Onu izlediğim süre zarfında kafasını bir kez olsun kaldırıp, denize bakmadı. Yanına ilerledim, ve tam yanında durdum. Tırnaklarını kemiriyordu, yorgun görünüyordu. "Ne yapıyorsun?" dedim. Cevap vermedi. Tırnaklarını dudaklarından çekmek için eline dokunduğum an, ani bir hareketle kolumu kavradı. Çatık kaşları yavaşça yumuşadı. Onu telaşlandırmamaya çalışarak fısıldarcasına konuştum; "İyi misin?" Sırıttı. Yeşil gözleri o kadar belirsizdi ki sanki baktıkları yerde hiçbir şey yokmuş gibiydi, sanki bakıyormuş sa görmüyormuş gibiydi. Soruma karşı omuz silkti. Muhtemelen sorduğum ilk soruyu duymamıştı. "Burada ne yapıyorsun?" dedim cevap almak istediğimi belli eden net bir sesle. Yüzüme bakmaya devam etti. Sanırım birkaç dakika geçmişti ama ben bile gözlerimi o güzel gözlerinden ayıramıyordum, sanki bir şeyler anlatmak istiyorlardı. Gerilmeye başladım, kolumu ondan kaldırıp arkamı döndüm ve -çok- ürkütücü binaya ilerlemeye başladım. O içimde hiç bilmediğim rüzgarları dindiren, zamanı durduran boğuk sesini duydum. "Korkuyorum."All Rights Reserved
1 part