Ben kanadı kırık bir Hüma Kuşuyum.
Defalarca kez duvardan duvara vuruldum.
Kanatlarımı kırdılar. Özgürlüğümü elimden aldılar.
Ama gökyüzünde uçarken dahi, senin aşkınla vurulmuştum. Avuçlarındaki sevgiye hapsolmuştum.
🕊
O bir Türk kahraman.
Adı Sencer. Lakabı Pençe.
Teknolojinin en büyük silah olarak kullanıldığı bir çağda,insanların acımasızca öldürüldüğü ve zulmün had safhaya çıktığı Esirler Şehrinin tek umudu.
Bu şehrin kalbini kurtarmaya geliyor. Kanadı Kırık Hüma Kuşunu,yüreğini bulmaya adım adım yaklaşıyor.
🕊
Bu Bir Türk Masalı!
Yüreğiyle savaşan bir kahramanın yazgısı.
Ailesi tarafından insanları bir savaş hizmetkarı haline getirmek için üretilmiş karanlık bir hapishanede, bir kafese kapatılmış Hüma'nın tek kurtuluşu.
🕊
Özgürlük, senin adını sayıklıyor esirler şehrinde. Sen uçarsan bu şehir özgürleşecek, Kanadı Kırık Hüma Kuşu.
Sen gülersen, Güneş her doğduğunda bu şehre ağıt yakmayı kesecek. Sen seversen, Dünya ayağa kalkacak.
"İzliyoruz " derken sesinde garip bir dalgınlık oluşmuştu. Dudaklarıma bir gülümseme yerleştirirken kemerimi çıkardım ve son kez ona baktım.
"Gidiyorum" derken direksiyonda ki elini kaldırıp yüzüme koydu ve sabah evden çıkmadan önce yenilediğim bandajın üzerinde gezdirdi parmaklarını, gözleri yaramdan ayrılıp da tekrar gözlerimi bulduğun da şok olmuş gibi ona bakıyordum.
"Yaralanma olur mu? " dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Sadece ona bakıyordum. Güzel yüzü tam karşımdayken ve bana böyle bir cümle kurarken ne diyebilirdim ki? Ne demeliydim?
Kendimi toparlamaya çalışırken onun benden uzaklaşan eline kısa bir bakış atıp gülümsemeye çalıştım ve derin bir nefes alırken yüzümü ondan biraz geriye çektim. Elimi kaldırıp bir asker selamı yaparken, "Emredersiniz Yüzbaşım "dedim gülümseyerek ve hemen ardından bir şey söylemesini beklemeden arabadan indim. Son gördüğüm şey ise dudaklarına yayılan gülümsemesiydi.
.....