''Ey, hayat!'' dedi Allah'ın özene bezene yarattığı varlık. ''Nereden geldin sen? Ne için yaşıyorsun? Kim için, hangi amaç uğruna tüketecek bu yaşam dediğimiz şey?'' dedi kelebek. Şu kısacık ömründe düşünmediği bir an bile olmamışken ölmek istemediği için en son yapacağı şeyi yapmıştı kelebek. Hem kendisine ihanet ederken başkalarının ömründen çalmıştı. Kelebek, bu düzene ihanet etmişti. Kelebek bir gün değil, iki gün değil... Ta ki sonsuza kadar yaşamak isterken tüm kuralları çiğnemişti. Her şeyin bir bedeli olduğunu en iyi bilen kendisiydi. Buna rağmen yaşama arzusundan vazgeçmedi. Kafasına koyduğu gibi yapmıştı her şeyi sonucunu düşünmeden istediği yaşama kavuşmuştu. Fakat kelebek mutluluğunu doyasıya çıkartırken atladığı bir nokta vardı. Ödeyeceği bedelin zamanı gelmişti. Ne yazık ki günün birinde o gün gelip çatmıştı. Kelebek ölmekten korkuyordu. Ölmek istemiyordu. Kelebeğin tamda istediği gerçekleşmişti. Yaşayacaktı, yaratıcısı yaşamasına izin verirken kelebeği günden güne öldürecek bir acıyı ruhuna hapsetti. İlk zamanlar bir şeyler hissetmezken kelebek yavaş yavaş ihanetin bedeli ile yüzleşirken yanında onu kurtaracak kimse yoktu. Kelebek yaşayacaktı ama o acı onu her gün öldürmekten beter edecekti. ''İhanetin bedeli acıyla yaşamaktır.''All Rights Reserved