Biz neydik? Biz nereden geldik? Biz neyiz? Bu soruların cevabı meçhul. İnsanlar çok acımasız. Hayat cevap aramak için çok kısa. Peki kolayından başlayalım. İnsan neydi?
Göreceli bir kavram. Yani insan. Herkese göre farklı tanımı vardır. Kiminin ki daha duygusal, kiminin ki daha mantıksal. Peki benim için insan neydi? Bir çeşit varlık, kalbi ve beyni olan iskelet, bir bedende milyonlarca ruh, milyonlarca ruhta bir beden yada hiçbiri.
Peki ya insanları renk olarak düşündünüz mü? Ben çok düşündüm. Hatta düşünmekle kalmayıp onları renk yaptım. Benim için insanlar renklerden oluşuyordu.
Hem benim için en önemli, hem de en önemsiz. Hem zayıf, hem de kuvvetli noktam. Belki de son noktam.
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...