Zor Sevdam
  • مقروء 1,340,493
  • صوت 44,795
  • أجزاء 52
  • مقروء 1,340,493
  • صوت 44,795
  • أجزاء 52
إكمال، تم نشرها في فبر ٠٩, ٢٠١٧
Birbirine sarılmışçasına bağlı ve sevinç verici sevdalı bu iki kalp
...
berdele kurban giden bir kız YILMAZ aşiretinin tek kızı DİLRUBA YILMAZ
SOYLU aşiretinin 2.oğlu bütün kızların kalbini çalan sert bakışlı yakışıklı DERMAN SOYLU
جميع الحقوق محفوظة
الفهرس
قم بالتسجيل كي تُضيف Zor Sevdam إلى مكتبتك وتتلقى التحديثات
أو
#11töre
إرشادات المحتوى
قد تعجبك أيضاً
GECENİN İZİ بقلم hisssizyazar
44 جزء undefined أجزاء مستمرة
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı. Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı. Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu. İzem Karasu. Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı. Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı. İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı. Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı. .....
BERDEL  { TAMAMLANDI } بقلم AskiYeniden
50 جزء undefined أجزاء إكمال
18 yaşında sırf abisinin mutluluğu için hiç tanımadığı ve sevmediği bir adamala berdel için evlenmeyi kabul eden Evin Güler'in hayatını okumak istermisiniz.? ******* Hadi gene iyisin! Seni akşam ağanın oğluna istemeye gelecekler." Dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Ve Babamın dediklerini idrak etmeye çalıştım. Ne evlenmesinden bahsediyordu bu adam? Üstelik ağanın oğluyla, birden kendime geldim ve babama olacak adama bağırdım. "Ne evlenmesi!? Ben evlenmemem. istemiyorum evlenmek! " O kadar bağırmıştım ki, ses tellerim acımıştı. Ama ben bağırarak konuştuğum için babamın kahve rengli gözleri birden sinirden koyulaştı. Ona bağırdım için ellerini yumruk yaptı ve üstüme yürüyüp bağırarak konuşmaya başladı. "Nasıl evlenmiceksin lan! Yurek mi yedin sen kız!? Kimsin sen lan, kimsin de benim lafımı ikiletiyorsun." Deyip elini havaya kaldırdı. Bana bir tokat atıcakken annem onun kolundan tutu ve beni arkasına alıp babamın önüne geçti. Derin bir nefes verip, korku dolu bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Yapma Aziz! Sana yalvarırım kızımı evlendirme, o daha çocuk." Demesiyle babam olacak herif sinirle gülmeye başladı. Annemin elindeki kolunu serçe çekip bana bakarak parmağını salladı. "Evleneceksin! Kendin için değilse, abin için evleneceksin. Tamamı lan!" Deyip bana sert bir bakış atıp anneme döndü. "Hemen hazırlıklara başlayın." Dedi demir kadar soğuk sesiyle, yine sinirle bana döndü. "Git hazırlan hemen, beni deli etme." Dedikten sonra arkasını dönüp siktir olup gitti. Nasıl evlenecektim ben, hemde tanımadığım sevmediğim bir adamla. Istanbull'da yaşıyordu ama herkesin söylediğine göre zalim bir adamdı. Murat Haznedaroğuları.. Kapak tasarımı için@ kimliksizzbiryazar çok teşekür ederim♥
AH SENDE (TAMAMLANDI) بقلم asosyalimbenn
110 جزء undefined أجزاء إكمال
Kor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren Rab dermanını da veriyordu ya işte... Dinlemiyordu gönül. Defterin kara sayfası, ardındaki aydınlığı gölgeliyor, o an içinde boğulacakları kör kuyuları andırıyordu. Fakat her karanlığın bir sabahı vardı. Ve her sabah bambaşka bir yapraktı... Yirmi dört yaşında, yüz yaşında insanın hayatına sığdıramayacağı şeyler yaşamış Ahsen -Karahan- Miroğlu, feleğin en sert sillesini sol yanından yemişti. Yürek burkan hikâyesinin en can alıcı yeri silahından çıkan kurşundu. Gerçeğin aksine, kurşunu sol yanından yiyen Yavuz Arslan Miroğlu'nun çiçek açmamış toprakları buz tutmuş bahtına ve Çiyeşan soyuna inat tekrar tekrar yeşerecekti. Kuru topraklar sevdiğinin ellerinde can bulacak, yıllardır karanlığa gömülmüş mazi kendini aklayıp, pirüpak karşılarına dikilecekti. Bunca yıldır onlarca canı katleden kara yazgı gerçeğe kavuşacak ve hikaye baştan yazılacaktı. Yürek kırgındı, vicdan mahcup. Ruh perişandı, beden bitap. Diller lâl, gözler şair... Kaderin kanlı pençesinde kıvranıyordu iki can... Kirli geçmişin gölgesinde çırpınan iki kan... Ve ortak bir düşman... Belki de tek düşman. Yanlış bilinen doğrunun acı gerçeği... Hüda'nın keskin kılıcı ve aşk denilen bataklığın iki kölesi... Yürekli bir kadın, akıllı bir adamın hikâyesi... *** Kapak tasarımı @ayatutulansizofren 'e aittir. ~~Tüm hakları saklıdır, herhangi bir çalınma, izinsiz kopyalanma durumunda tarafımdan yasal işlem başlatılacaktır. ~~
^^ BERZAH ^^ (DÜŞ SERİSİ 1) بقلم pervane0130
73 جزء undefined أجزاء إكمال
Erkek egemenliğinin hakim olduğu topraklarda , bir yaşam uğruna feda edilen, hayallerine ve umutlarına zalimce balta vurulan gencecik, masum bir kızın hikayesi.. & Ait olduğu topraklardan acımasızca söküldüğünde küçücük bir tomurcuktu. Susuz bırakılmış ve günden güne solmaya yüz tutmuştu narin yaprakları. Gece, üzerini örten bir kefendi. Gün ışığı ise acımasız bir zebani... Acılarının günün birinde ona baharı getireceğini bilmeden hoyratça harcıyordu gözyaşlarını. Her gün ve her gece... Aldığı her soluk nefret kokuyordu. Öfke ve hayal kırıklığı kol geziyordu damarlarında. Bu topraklarda daha niceleri solup gitmişti onun gibi biliyordu. Birileri nefes almaya devam edebilsin diye kaç masum göz göre göre nefessiz bırakılmıştı. İlk değildi. Son da olmayacaktı. Bu toprakların yazgısı böyleydi. Umudu ve inancı günden güne törpüleniyordu. O ele avuca sığmaz haşarı kalbinin, her gün biraz daha karanlığa gömüldüğünü hissediyordu. Öylesine umutsuzdu ki; içine hapsolduğu karanlığı kabullenmeye ve kendini kaderin ellerine bırakmaya hazırdı. İçi, fırtınalı bir sonbahar gibiydi. Solgun, hırçın, dağınık ve soğuk... Mucizelere inanmazdı. Ancak doğmasını istemediği bir günün sabahında mucizesi onu buldu. O gün zifiri karanlığına minicik bir ışık huzmesi ilişti. Öylesine muhtaçtı ki; öyle yalnız ve yaralı... Hiç düşünmeden gördüğü o ufacık, cılız ışığın gölgesine sığındı. O ışığın uğrunda sürüklendi, parçalara bölündü, tükendi. Ama yine de pes etmedi. Yaradan'ın ona armağan ettiği umuda sıkıca tutundu. Yorgun ruhu umut vadeden o küçücük ışığın ruhuna koca bir ilmek attı ve onu kalbinin en derinine ilikledi. O andan sonra umut dolu yanı karamsar yanına el salladı. Ve güneş, tüm sıcaklığı ile soğuk yalnızlığının üzerine doğup, karanlığını ışığa boğdu.