Aslında ben doğduğumda belliymiş geleceğim. Ben farketmemişim bunca zaman gözümün önündeki ihaneti ve öğrendiğimde hem onlardan nefret ettim hem kendimden,doğuşumdan. O günden sonra güzel ve temiz kalpli Deniz değildim. İhanete uğramış,nasırlı ve paslıydı artık Denizin kalbi. Ama şimdi ağlama zamanı değildi şimdi intikam zamanıydı. Her ihanetin bedeli vardır. Canım yanmışıtı. Can yakacaktım. ... "Gözlerindeki soğuk demirden parmaklıları kaldır artık! Bana öyle bakma Deniz. Ne oluyor sana? İçindeki maviyi nereye kadar tutabilceksin? Denizleri içine sığdıramazsın' anla artık bunu." Yalvarırcasına konuşuyordu adam. Kadının ise Sisli çığlıkları vardı içinde bir türlü kaybolmanayan,susmayan. Şimdi o sisten önünü göremez haldeyi. Sustukları boyunu aşmıştı. Kelimeleriyse demirden parmaklıkların arkasında can çekisiyordu. "Ben Denizleri içime hapsetmedim. Ben kendimi o denizin içine hapsettim. Şimdi de çıkamıyorum." Dedi genç kadın. "Bırak seni çekip çıkarayım." Genc kadının ağzından alçak bir kahkaha firar etti. Komik gelmişti bu düşünce. O artık derinlerde kaybolmuştu onu çıkarmaya kimsenin gücü yetmezdi. "Beni oradan çıkaramazsın." Dedi kadın ve sonra arkasını dönüp son kelimelerini söyledi:"Eğer beni çıkarmayı denersen kendinde düşersin. Yapma." Kadın giderken adamın söylediği son kelimeler şunlardı:" Sen hiç birini onunla boğulacak kadar sevmedin mi?" Sevmişti kadın. Hem de çok sevmişti. Ama sevmenin bedelinide çok ağır ödemişti. Cevap vermeden o yıkık dökük binadan çıktı genç kadın.Son kez binaya baktı. Gözleri artık bir evi değil bir enkazı görüyordu. Ama bu enkaz evin enkazı değildi. Kalbinin enkazıydı. Arkasına dönüp büyük adımlarla enkazdan uzaklaştı. Kalbindeki enkazı hep yanında taşıyacağını bile bile.All Rights Reserved