En cours d'écriture, Publié initialement févr. 14, 2017
Mecnun kurtlarla kuşlarla konuşarak anlatmış sevdasını, Leyla ise susarak yaşamış büyük aşkını. Duygularını bedeninde en ağır ama bir o kadar da eşsiz taşımış. Susarak anlatmış özlemini, sevgisini, bekleyişini... Gözyaşlarında susmuş, çığlıklarında susmuş.
Konuşularak mı anlatılır hep anlatılmak istenilenler, sustuğunda ifade edemez mi insan kendini? Sustuğumuzda gözlerimiz başlamaz mı konuşmaya? Gözler anlatmaz mı kalpten gelen kimi zaman gri, kimi zaman siyah ve kimi zaman da beyaz sözleri. Ruhumuzun derinliklerinde taşırız susabildiğimizdeki asaleti. Dilin ucuna gelen onca sözü bizi esir almasın diye o derinliklere kilitleriz. Konuşmanın verdiği tada susarak şerbet katarız. İşte bu yüzdendir ki konuşmak kadar susmanın da asaleti vtır.e şerefine ermek büyük bir sanat
-Kızımı al götür hem güzel hemde bakire
Ağzım açık ona bakarken yirmili yaşlarındaki adam yanındakine işaret verip beni aldılar evden çıkmadan önce o adamın borcun kapandı bir daha karşıma çıkma dediğini duydum.Beni siyah bir arabaya bindirdiler çığlık atıp yardım istiyordum o sırada adam arabaya binip çenemden sertçe tutup yüzüme tokat yapıştırmıştı
-Kes sesini o ağzını bir daha aç bakalım ne oluyor!!
Kafamı cama döndürüp sessizce ağlamaya başladım gözlerimi açtığımda hayatımı cehenneme dönüştürücek olan o eve bakıyordum...