"Kötü çocukları sadece salak ve saf kızlar sever," Gözlerimi büyük bir zevkle önümde elleri kolları sandalyeye bağlı üzerindeki gömleğin tüm düğmeleri açılmış ve alnına düşen kıvırcık saçlarının altından gözlerini bana dikmiş ve bir aslanın avını izlemesi gibi tehlikeyle beni izleyen adamda gezdirdim. Bir adamın gözleri nasıl tehlikeyi simgeleyebilirdi? "kötü kızlar, kötü çocukların ulaşılmazı olur," elimi onun yaslandığı sandalyenin üzerine koyup gözlerine baktım. O da büyük bir dikkatle gözlerime bakıyordu, gözleriyle beni tehdit etmeye çalışıyordu. "Kötü ve zeki kızlar, kötü çocukları kendilerine aşık ederler." gülümseyip tek dizimi araladığı bacaklarının arasındaki boşluğa yaslayıp boştaki elimi çenesine yaslayıp baş parmağımı alt dudağının üzerinde gezdirdim. "Dikkat et Vâlâ sakın bana aşık olma..." yüzümü onun yüzüne yaklaştırdım. "Çok üzerim." Tüm kötülükler, bir dönüm noktasıyla başlardı. Ve her şey, bir kızın gözlerini dünyaya açmasıyla başladı. Şüpheli bir yangın ve yangında, alevlerin arasına doğan minicik ama her şeyi darmaduman eden bir bebekti o. Güzel gözlerinin gördüğü ilk şey annesi değil alevlerdi ve aldığı ilk nefeste duyduğu koku annesinin şefkat kokan kokusu değil is ve kül kokusuydu. Hayatı klasik bir maratonda ilerleyen ve karanlık bir havası olan Alis'in hayatı ansızın gelen bir haberle tepetaklak olur. Yeni hayatına adapte olmaya çalışırken de bu kez yolu bambaşka biriyle, Vâlâ'yla kesişir... Alevlerin ve ateşin kızı olan Alis, kötülüğün kraliçesi tacını takar... Alis bu kez bir tavşanın peşinden harikalar diyarına değil, Alis bu kez gizemli bir adamın peşinden kötüler diyarında buluyordu kendini ve bu kez kötü kraliçeyi tahtından etmiyordu, kötü kraliçenin tahtına oturan o oluyordu. İntikam, ihanet, ihtiras ve aşk... Hepsi bir arada