Üzüntü, keder bizim sınavımız da, nedir bizim bu sabırsızlığımız?
Daha ne kadar isyan edebiliriz mesela?
Ne kadar zarar verebiliriz kendimize?
Ne kadar daha bizim olmayan, lakin bize emanet bu vücudu hırpalarız?
Her dilde bir günah. Biliriz vardır bir çok şeyin günahı. Fakat hangisi doğru? Sürekli işlediğimiz günahları görmezken, neden bir başkasının günahı ilgilendirir bizi? Bunu düşünmek, yorum yapmak bile günah değil midir?
Kendi yaşantımız dururken, bir başkasının hayatını kurcalamak bize düşer mi mesela? 'Tesettürlü göz zevkimi bozuyor' derken sen onun günahına girdiğini biliyor musun mesela? Senin bozulan sadece göz zevkin olmuyor aslında, şeytanın eline bıraktığın nefsin oluyor.
Ya da
'Ben tesettüre karşı değilim ama böyle rahatım.
Orucumu her yıl tutarım yeter.
Kapanamam nefes alamam ben.
Sıcaklar da nasıl tesettür ile dolaşayım ki?' demek ile siliyor mu günahlarını ? Yoksa cehennem ateşinde yanmak daha mı cazip geliyor sana?
Bir de helal, haram durumu var. Tuttuğun el cehennem de yakacak kadar seviyor seni demek ki. Ya da sen cehennem de yanacağını bile bile tutuyorsun o eli.
Herkesin vardır bir hatası, yanlışı, günahı. Sadece dogru yolu gör. Ve gördükten sonra affedecek, tövbe edecek bir Rabbin var unutma!
O çok yanıldı.Çok hata yaptı.Günah işledi. Kader onu rahat bırakmadı. Farkında olmasada Rabbi sürekli imtihanlarla sınadı. İsyan etti, pes etmek üzere iken, tevafuk eseri "kimsem yok!" dediği anda yoldaş çıktı karşısına. Bir ömür Rabbi'nin aşkıyla tutuşacağını bilmeden hazırlandı yeni sınavına.