Merhaba arkadaşlar! Hikayeye yeni başlıyorum ve tahmin edersiniz ki çok heyecanlıyım. Yorumlarınıza ihtiyacım var. Okuduktan sonra kısa bi not bırakmanızı rica ediyorum.
Siyah renk araç yavaşça mekana yanaştı. Camlarında film olduğu için aracın içerisinde ne olduğu görünmüyordu. İri yapılı takım elbiseli bir adam aşağı inince mekanın önündeki iki adam yavaşça araca yaklaştı. Hiç konuşmadan arka kapıyı açtılar. Gözleri siyah kuşaklarla bağlanmış yedi kız vardı içeride. Kollarından tutarak mekana hızlıca giriş yaptıklarında etrafta onları izleyen kimsenin olmadığından emindiler.
Merdivenleri inerken kızlar dirensede onlara karşı yenik düşmüşlerdi. Kızları getiren adam da gerine gerine arkalarından ilerliyordu. Soğuk bir ses "Kızları şöyle bırakın." diyerek yaklaştı. Ses mekanın sahiplerinden Ufuk Koru'dan başkasına ait değildi. Üzerinde kaslarını belli eden bir tişört vardı ve fazlaca dikkat çekici duruyordu.
Masadan aldığı deste halindeki parayı kapıdaki korumalara verip kızları getiren adamı işaret etti. Adam parasını alıp mekandan ayrılırken korumalar da kapıdaki yerlerini almıştı.
Kızların korku içinde kıvranması her zaman olduğu gibi memnun etmişti Ufuk Koru'yu. Cebinden telefonunu çıkardı. Son aramalardan kardeşi Uraz'ın numarasını bulup arama tuşuna bastı. Uraz her zaman olduğu gibi ikinci çalışta açmıştı telefonu. Hemen mekana gelmesini söyleyip telefonu kapattı.
Kızların yanına gittiğinde ne kadar acı verici bir durumda olduklarını kendine hatırlatıp gülümsedi.
Gözlerindeki kuşakları çıkardığında karşılaştığı öfke hoşuna gitmişti. Beklediği de buydu zaten.Kızların ingilizce bilip bilmediğini anlamak için bir kaç soru yöneltti. Kızların bazıları soruların ne olduğunu önemsemeden korktuklarını söylüyordu. Onlara sessiz olmalarını söyledikten sonra ayağa kalktı. Fakat kızlardan biri sessiz olmak yerine onları rahat bırakmasını söylüyordu. Evet, evet küçük bir kız Ufuk Koru'ya emir veriyordu!
Öfkeyle arkasını dönüp kıza sert bir tokat attı. Her zaman ki gibi çabuk sinirlenmişti. Uraz'ın merdivenlerde görünmesiyle üstünü düzeltti. Kıza sert bakışlarla bakarken aklından geçenleri tahmın etmek mümkün değildi.
"Bir gün de lazım olduğun zaman burada ol aptal herif!"
"İki dakika içinde geldim abi, sen iyi misin?"
"Kes çeneni! Yeni kızlar geldi. Al ve eve götür. Yolda da bundan sonraki hayatları hakkında güzel bir konuşma yaparsın. Sanırım İngilizceleri zayıf. Almanca'nı kullanman gerekiyor."
"Tamam."
Ufuk arka tarafta oturan adamlara dönüp kızları işaret etti. Kapıdaki korumalara benzeyen iki adam kalkıp kızları arabaya çıkardı. Uraz da arkalarından gitti. Abisinin bu öfkesi alışılmış olsa da ne olduğunu merak ediyordu.
Geldikleri zaman onları mekanın diğer ortağı Savaş karşıladı. Gelen kızları hafifce süzdükten sonra Uraz'la birlikte büyük salona geçti.
"Sekiz kişi bekliyorduk."
"Abim yine sinirliydi, soramadım. Bir değişiklik oldu sanırım."
"Neyse yedi ya da sekiz fark etmez. Önemli olanın ne olduğunu biliyorsun değil mi?" dedikten sonra bir kahkaha patlattı.
Kızları odalarına çıkarırken Uraz hiç beklemediği bir şeyle karşılaştı. O bakışlar. Tabi ki ilk defa gördüğü bir kıza aşık olmamıştı. Ya da filmlerde olduğu gibi bir anda yüreği sızlamamıştı.
"O kızı buraya getir!" diye bağırınca salondaki bakışlar onun üstünde toplanmıştı.
"O benim, sadece benim!"