Otobüs boyunca susmuştum. Nehir ve Okyanus durmadan birbirlerine saçma sapan espriler yapmış arada da şaşırana beş tokat oynamışlardı.
Nihayet otobüsten inip okula gelmiştik. Okulun bahçesi yine curcunaydı. Şu zaman kadar kapalı tuttuğum çenemi o an merak ettiğim bir soru yüzünden açmak zorunda kaldım. "Okul açıldığından beridir ilk defa görüyoruz seni, neden?" dedim ifadesiz bir sesle, Okyanus'a dönerek. Kaşlarını havaya kaldırıp indirdikten sonra sadece kafası değil bütün vücudu bana döndü. "Senin dilin var mıydı ya?" dedi o hayran kaldığım sesiyle. Tabi arkasından o hayran kaldığım gülüşüyle. "Dalga geçme, niye sorduysam zaten." deyip somurtarak sınıfa yol aldım. Çok çocukça bir şeydi bu yaptığım. Neden yaptığımı ben bile anlamamıştım zaten, canım istemişti ve yapmıştım işte.
Sınıfa girdikten yaklaşık 10 dakika sonra Nehir hala gelmemişti. Ders zili çalalı 2 dakika olmuştu. Sınıfa Edebiyat öğretmeninin girmesiyle kulaklıklarımı çıkarıp telefonla çantaya koydum. Hocaya selam verdikten sonra sıraya tekrar bir ağa edasıyla yayıldım. Dersi dinlemeye -dinliyormuş gibi yapmaya- başlayacaktım ki sınıfın kapısı çaldı. Nehir olduğunu biliyordum, sınıfta tek o eksikti.
Tam da tahmin ettiğim gibi oldu, kapı açıldıktan sonra içeriye Nehir ve onun ardından Okyanus girdi. Nerden çıkmıştı şimdi bu? Başka sınıf mı kalmamıştı. Nehir hocadan özür dileyip "Bu Okyanus, hocam. Sınıfımıza yeni geldi." dedikten sonra hemen yanıma yol aldı. Okyanus sınıfa kendisini tanıtırken sanki babasının okulundaymış gibi davranıyordu. Aslında hep böyleydi, hocaları deli eder dersle alakası olmazdı.
Nehir yanıma oturup usulca bana döndü. "Kızım senden sonra ne yaptı görmen lazımdı. Of ne yaptım diye kafasını bir duvara vurmadığı kaldı." dedi eliyle ağzını kapatarak. Yine abartıyordu. Hep mutluluğumu istediği için asla beni kıracak şeyler yapmaz, hep benim aksime iyimser davranırdı. Bende oflayarak ona dönüp dediklerini hiç takmadan "Niye hiç görmemişiz biz bunu?" diye sordum. Okyanus çoktan bir yan sıramıza oturmuş önündeki kızlarla uğraşıyordu. Böyleydi işte, umrunda bile değildim. Benden tarafa bile bakmıyordu. Nehir'in sesiyle tekrar ona döndüm. "Nakil aldırmış, okulu baya psikopatlarla doluymuş. Annesi burayı uygun görünce hazır puanlar da düşmüşken nakil aldırmış." Anladım dercesine kafamı salladıktan sonra kafamı sıraya koyup gözlerimi kapadım. Yorulmuştum. Cidden şu sadece birkaç saat içinde olanlar beni yormuştu.
Gözlerimi açtığımda kitaplardaki gibi sonuncu derste olmayı hayal ettim. Fakat maalesef daha 34 dakika olmuştu. Sınıfı şöyle bir süzdükten sonra Okyanus'la göz göze geldik. İlk başta çok normal bir bakışma olsa da sonradan yerini bambaşka bir şey aldı. Kahkaha. Okyanus sırasından kalkıp hocaya aldırmadan Nehiri kendi sırasına gönderdi. Telefonunu çıkarıp ön kamerayı açarak bana çevirdi. Komik olan bir şey yoktu. Sadece hırkamın izi alnımda çıkmıştı. Tamam belki biraz komikti. Ama Okyanus güldüyse, benim için kesinlikle çok komikti.
Uykulu gözlerle doğrularak gülümsedim. O sırada zil çalmıştı. Lavaboya gidip şu izi yok etmem gerekiyordu ki, damgalı gibi yürümek istemiyordum. "Çıksana bi lavaboya gidip şu izi yok edeyim." dedim Okyanus'a dönerek. "Bence çok tatlı, hadi kantine gidelim." dedikten sonra hırkamdan çekelemeye başladı. "Tamam gidelim de hırkamdan ne istiyon? Hediye o." deyip hırkamı elinden kurtardım. Sadece gülümsedi.
Kantine geleli 2 dakika olmamıştı ki sırada milleti tehdit ederek öne geçen bir adet Okyanus belirdi. Gülmeden edemedim. Özlemiştim onu. Fazlasıyla hemde. Aslında şuan mutluydum. Benim olmasa da artık ayda bir kez değil de haftanın 5 günü görecektim. Belki dokunamayacak, sarılamayacaktım, ama buradaydı işte.
Düşünmeyi bırakıp Okyanus'a baktığımda elinde iki paket Hoşbeşle yanıma geliyordu. Biraz daha yaklaşıp kakaolu olanı elime tutuşturduktan sonra pakete bakarak gülümsedi. "7. Sınıfta ne çok yerdik, nasıl çalar kaçardım." Ardından daha da yayılan bir gülümseme.
Evet çok yerdik. Her seferinde de gerçekten çalar kaçardı. Hatırlıyordu, hala aklının bir köşesinde kalmıştı geçmiş belki de. Bilmiyordum. Aslında sadece şuan, henüz iyileşen yaramı kanatıyordum o kadar.