Yağmurlu günleri sevmemin nedeni buydu galiba. İçimdeki kasvet dışarı yansımıştı. Adımlarım yavaştı çünkü ıslanmama gibi bir gayretim yoktu. Etraftaki insanlar hem kaçıyor hemde bana ters bakışlar atıyordu. Eve gitmem gerekiyordu ama ben ıslanmayı annemin suratına tercih ediyordum. Yolda telaşsız yürürken bir ağlama sesi işittim. Sesin geldiği tarafa gidip gitmemenin arasında kalan ayaklarım mantığımı dinlemedi ve sesin geldiği tarafa yöneldi. Hıçkıra hıçkıra ağlamasının sebebi neydi bilmiyordum ama öyle bir ağlıyordu ki, benim gibi biri bile üzülmüştü. Elleri yüzünde olduğu için yüzünü seçemiyordum. Yanına gidip omzuna dokunduğumda korkuyla sıçradı.
''Korkma.'' dedim sesimi yumuşak tutmaya çalışarak. ''Ben sadece yardım etmek istedim.'' Benden galiba sadece birkaç yaş küçüktü. Hala yüzüme korkuyla bakıyordu. Konuşmayacağını anladığımda '' İyi misin? '' dedim yanına oturduğumda. Oturduğumda benden uzaklaştı. Korkuyordu. Neden ve neyden korktuğunu deli gibi merak etmeme sebep olan davranışları vardı. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmura aldırmaksızın ikimiz de öylece oturuyorduk . Ne yanımdan kalkıyor ne de yaklaşıyordu. Tekrar konuşmaya karar verdiğimde yanına biraz daha yaklaştım fark ettirmeden.
''Islanıyorsun. Hasta olabilirsin.'' Ne diyeceğimi de bilemiyordum. Hiç bu kadar tökezlememiştim konuşurken. Yavaş hareketlerle bana döndü. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Ne kadardır bu şekilde böyle ağlıyordu bilmiyordum.
''Sende oturuyorsun. Hemde benden daha ıslaksın.'' Şaşkınlıkla baktım. Konuşabiliyor muydu gerçekten! Başımı iki yana salladım.
''Ben alışkınım. Hep yağmurda ıslanıyorum ama hiç hasta olmadım.'' derken hafifçe gülümsedim. Onun da bana gülümsemesinden cesaret alarak sordum. ''Neden burada böyle oturuyorsun?'' Tekrar yüzü düşmüştü. Bakışlarını tekrar dizlerindeki ellerine indirdi. Burada bu şekilde daha fazla durursa gerçekten hasta olacaktı. Koluna uzandım.
''Gel şuraya girip ısınalım.'' dedim ilerideki kafeyi göstererek. ''Yoksa hasta olacaksın.'' Önce baktı bana. Ben de olsam bende benim gibi birine güvenmezdim ama şu an burada beklerse daha çok ıslanacaktık.
''Ben sana bir şey yapmam, merak etme. Lütfen şu kafeye geçelim. '' derkenki kibarlığım kendime şaşırmama sebep oluyordu. Kendisi de çok itiraz edemezdi. Ayağa kalktı ama aramızda hala mesafe vardı. Onu beklemeden kafeye hızlı adımlarla ilerlediğimde arkamdan hızlı adımlarla beni takip ediyordu. Fazla uzakta olmayan kafeye nihayet geldiğimizde kapıyı geçmesi için tuttum. Hızlı adımlarla ilerledi ısıtıcının altındaki masaya. İkimiz de sırılsıklamdık. Karşısındaki sandalyeye geçip otururken arka cebimden telefonumu çıkartıp ağabeyimi aradım.
''Efendim?''
''Konum atacağım yere gelsene.'' dedim üzerimdeki ceketi çıkartırken. ''Kalın bir şeyler de getir.'' dedikten sonra kıza ceketini çıkartmasını söyledim. Benim ceketim onunkine göre biraz daha kuru ve kalındı. Kendiminkini omuzlarına bıraktım.
''Ne ceketi ne konumu kızım! Ne diyorsun yine?'' dediğinde gözlerimi bıkkınlıkla devirdim.
''Bir kere de söylediklerimi sorgulamadan yapsan diyorum Emin?'' Nefesini sesli bir şekilde verip sabır dilerken telefonu yüzüne kapattım. Tekrar kıza döndüğümde telefonuna gelen bir çağrıyı reddettiğini gördüm. Dirseklerimi masaya yasladım.
''Adın ne?'' dedim yüzünü dikkatle incelerken. Gözlerinin rengi benimkiyle aynıydı. Hatta uzun yüzü, esmer teni ile resmen bana benziyordu. Koyu kahverengi saçları beline uzanıyor, giydiği kısa elbise ise ince bacaklarını ortada bırakıyordu. Kıyafetleri gayet kaliteli ve düzgündü. Buralarda bu saatte ne işi olabilirdi? Birinden kaçıyor yada saklanıyor muydu? Benim onu dikkatli incelememden rahatsız olmuş gibi bakıyordu yüzüme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT
General FictionAnnemin beni hiç sevmediğini düşünürdüm hep. Kendimde hata arardım. Ama aradığım hatalar hep kendi çapımda basit hatalardı. Hiçbir zaman başka şeyler aramamıştm altında. Hayal gücüm her zaman çok genişti fakat yaşayacaklarım aklımın ucundan bile ge...