~~
Sabahın ilk ışıkları beni uyanmam için dürterken gözlerimi hafifçe araladım. Geceden kalma baş ağrım gözlerimi açtığım an, ben burdayım dermişcesine ortaya çıktı. Ah çok lanet bir ağrıydı ve geçmek nedir bilmiyordu. Sanırım bugün okula gitmesem daha iyi olur diye aklımdan geçirdim. Fakat daha sonra evde kalırsam çok sıkılacağım ve ağrımın kesinlikle artacağını düşündüm. Sanırım okula gidersem daha iyi olacaktı.
"Yeter lan götüm dondu iki saattir otobüs bekliyoruz." Tanrım, bu kelimelerin Jimin'in ağzından çıktığına inanamıyorum. O çok nadir böyle konuşurdu ve şuan da o anlardan birindeydik ve ayrıca saçma olan şey yazın ortasındaydık nasıl götün donabilir canım arkadaşım. Bir dakika bunu hemen ona sorayım. Yüzümü Jimin'e çevirdiğimde kendini sakinleştirmeye çalıştığını gördüm. "Jimin yazın ortasındayız abartmıyor musun? "Jimin sert sandığı ama aslında komik görünen sinirli yüzünü bana yaklaştırdı ve konuşmaya başladı. " Ben hep üşüyorum Taehyung." Ah nasıl unuturum benim canım arkadaşım, kırk derece havada bile üşüyebilen biri.
Jimin ile uzun bir süre otobüs bekledikten sonra sonunda okula varabilmiştik ve şuan okulun merdivenlerini çıkarken bir yandan da etrafıma bakınıp Bogum'u arıyordum. Neden aradığımı bilmiyorum sadece onu görmek istiyordum. Sonuçta sevgilim. Ne sevgili değilmi ama? Sonunda aradığım tanıdık yüz görüş alanıma girmiş bana doğru gülümseyerek geliyordu. Şimdi benimle ilgilenmelisin işte Bogum efendi.
"Taehyung başın çok ağrıyorsa doktora gidelim." Ah çıldırmak üzereyim. Bogum efendiye başımın ağrıdığını söylemiştim ama tek dediği şey doktora gidelimdi. Bozuk plak gibi bunu tekrarlayıp duruyordu. Şimdi ona yüzüncü defa istemediğimi söyleceğim ama beni takacağını da pek düşünmüyorum. "Gitmek istemiyorum Bogum." dedikten sonra kollarımı masamın üzerinde birleştirip başımı kollarıma yaslayıp yüzüne odaklanmıştım. Daha dersin başlamasına çok vardı ve o da benimle beraber sınıfıma gelmişti. Bakışlarımı Bogum'dan çekip kapıya yönelttim ve içeriye dün gezi tanıtımını yapan çocuk girdi. Üzerinde yine okul üniforması vardı. Ayrıca dünden farklı olarak saçları çok düz ve dağınıktı.
Adımları Jackson'ın sırasına vardığında durdu ve hafifçe sıranın üzerine ağırlığını bıraktı. Jackson yan sıramda oturduğu için adını bilmediğim çocukla Bogum birbirlerine yakın duruyorlardı. Gözlerimi ondan çekip yeniden Bogum'a baktım. Beni kendine çekip sıkıca sarıldı
ve saçlarımı öperken fısıldadı "Güzelim doktora gidelim diyorum istemiyorum diyorsun daha ne yapabilirim ki ben?" Aslında böyle söyleyince haklıydı. -sadece bu konuda-Bende düşünmeyi bırakıp ona sarıldım ve başım göğsünün üzerindeyken kapalı olan gözlerimi araladım. Gözlerim açıldığı gibi yine o çocukla buluşmuştu. Bana garip bakışlarını sunuyordu. Aramızda ki bakışma beni rahatsız ettiği için tekrar gözlerimi karanlık ile buluşturdum.
Bogum sınıftan çıkalı yaklaşık iki dakika olmuştu ama şu adını bilmediğim çocuk hâlâ buradaydı ve artık şu çocuğun adını öğrenmenin vakti geldi öyle değil mi? Yerimden kalktığım gibi bakışları bana dönmüştü. Ama buna fazla aldırış etmeden Namjoon'un sırasına ilerleyip -zaten bir arka sıramda- yanına oturup konuşmaya başladım.
"Namjoon," Jin ve Namjoon'un meraklı bakışları bana döndüğünde fısıltı ile konuşmaya devam ettim. Çünkü sesli konuşursam Jackson ve adını bilmediğim çocuk kesinlikle duyarlardı. Ben bunu düşünürken Namjoon bana değişik bakışlar atıyordu. "Taehyung noldu lan?" Onları daha fazla meraklandırmamak adına konuşmaya başladım. "Şu Jackson'ın yanında ki çocuğun ismi ne?" Namjoon'un bakışları, Jackson'ın sırasına yöneldi ve sesli bir şekilde artı olarak da eliyle işaret ederek çocuğu gösterip "Jungkook mu?" demişti. Tanrı seni alsın Namjoon. Ben başka bir şey demiyorum. Jackson ve adının Jungkook olduğunu çok kısa bir süre önce ögrendiğim şahıslar bize anlamayan bir şekilde bakıyorlardı. İşte buyrun cenaze namazına. Ne olduğunu bilmiyorum ama Namjoon hep böyle durumlar için bunu söylüyor. Tabi Namjoon'un söylediklerine güven olmaz. Neyse şuan bizden açıklama bekleyen bir adet Jungkook vardı ve hâlâ bana bakıyordu. Tanrım genelde sadece yalan söylemeye çalışan beynim neden şuan durmuştu. Jungkook eliyle saçlarını geriye doğru taramış, alnını öne çıkarmıştı ve konuşmak için ağzını aralamıştı. "Bir sorun mu var?" Sıçtık. Namjoon konuşmaya başlamadan önce bir yalan bulmalıydım. Yoksa bu gerizekalı beni rezil edecekti. Ki çoktan konuşmaya başlamıştı bile "Taehyung se-" hemen Namjoon'un lafını bölüp konuşmaya atlamıştım. "Ben kimin gezi paralarını topladığını unutmuştum da, Namjoon'a sordum oda seni gösterdi. Yani bir sorun yok" diyip zorla kare gülümsememi ortaya çıkarmıştım. Beni gelişi güzel bir şekilde süzüp, gözlerime etkilemek istercesine bakıp konuşmaya başladı. "Evet ben topluyorum gezi paralarını. Eğer gitmek istiyorsanız yarına kadar bana parayı getirmelisiniz."