'Pekala Namjoon hyung halledeceğim,bana güven.'
Öfleyerek kapattığı telefonu arka cebine sıkıştırırken karşısında duran kitapçıda gezdirdi gözlerini.Seul'ün en büyük kitap barınağı olan bu yer tam olarak sekiz kattan oluşuyordu.Aradığınız aramadığınız her şeyi bulabileceğiniz bu ahşap yapı anlatılanlara göre 54 yıldır aynı konumda varlığını koruyordu.
Defalarca önünden geçip içeriye hiç adım atmadığı binaya girdi Jeno.Üniversiteden üst sınıfı ve yanında stajerlik yaptığı Namjoon ondan bazı kitapların ilk basımını bulmasını ve iki gün içinde kendisine teslim etmesini istemişti.Verilen emri gerçekleştirmek için ise binadaki kimsenin ayak basmadığı ve korku filmlerine konu olur denilen çatısına çıkması gerekiyordu.Asansöre binip yedinci kata bastırdı parmağını .Asansör sekizinci kata çıkmıyordu zira oraya çıkmak isteyecek kimse de yoktu.Evet ilk basım kitaplar kıymetliydi lakin onların dökülen sayfalarına ilgi gösteren belki üç dört kişi zor çıkardı o bölgede.
Asansörün durduğu son katta gezdirdi gözlerini Jeno.Modern döşenmiş okuma katıydı burası.İnsanlar alt katlardan kitaplarını alıyor buradaki güzel koltuklarda yayılarak okuyorlardı.Kitap okumayı pek sevmezdi Jeno.Travmatik sayılır mıydı meçhul lakin o henüz altı yaşındayken annesi yine her gece olduğu gibi ona en sevdiği masallardan okumuş,bitirince de artık Jeno'ya okuma yazma öğrenmesi gerektiğini,kendinin daha fazla okuyamayacağını söylemişti.Zira gidiyordu güzel kadın,epey uzun yolu vardı ve o yola gidenler bir daha dönmüyordu.Yeni konumları gökyüzü oluyordu.Belki annesi geri gelir de ona yeniden masallar okur diye hep kaçındı Jeno okumaktan.Sanat lisesine gitti daha az okumak zorunda kalmak için ve şuan ki bölümü de çizim üzerine olduğu için pek yüzyüze gelmiyordu kaçındığı kitaplardan.
Çelik kapı Jeno'nun yaka kartında bulunan izin içerikli QR kod ile açılmış,genç adam merdivenleri tek tek tırmanmıştı.Merdivenlerin gıcırtısı ve her attığı adımda uçuşan tozlar bu görevi neden kabul ettiğini sorgulatıyordu yeniden.Derince bir soluk çekti ciğerlerine lakin araya karışan tozlar boğazına yapışmış,öksürmesine sebep olmuştu.
"İyi misiniz bayım?"
İçeri girdiği kapı sertçe kapanırken yerinde zıplayan Jeno bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdi.Sol tarafında kahverengi koltuğun kenarına kalçasını yaslamış yabancı genç tatlı bir tebessüm takınmış onu izliyordu.
"Size su getirmemi ister misiniz?"
"Hayır,teşekkür ederim."
Bu katta içeceği su daha tehlikeliydi nezlinde.Ne de olsa pislik içindeydi burası.
Cebine sıkıştırdığı kağıdı çıkarıp kitapların isimlerine bakındı.Sandığından fazla kitap verdi listede ve hepsini tek tek bu dağınık,kalabalık kitaplıkda bulmak nereden bakılsa üç saatini alacaktı.
"Buraya fazla insan çıkmaz.Size yardım edeyim."
"İstemiyorum,kendim halledebilirim."
"Emin misiniz?"
Kibarca konuşurken yanına yaklaşan yabancıyı girdiği andan itibaren tuhaf bulmuştu.Bunun yanı sıra normal birine de benzemiyordu.En iyisi muhattap olmamak ve kendini garantiye almaktı.
"Ben bu katın sorumlusuyum ve sadece kitaptan bir cümle söylemen bile o kitabı sana vermemi sağlar.Altı yıldır burada çalışıyorum ve bu kitaplar benim ailem."
Jeno'nun kendisine yönelttiği yadırgayıcı bakışları fark etmişti Jaemin.Nedenini anlamak da çok zor değildi nezlinde.Zira üstünde 1950'lerden kalma prens kıyafetleri,sarı saçlarına tutuşturulmuş aksesuarlar ile sıradan gözükmediği aşikardı lakin o böyle seviyordu.Bu eski kitaplara hürmet gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑏𝑖𝑟𝑑𝑠 '𝑛𝑜𝑚𝑖𝑛
Fanfiction'Uçmak istiyorum lakin melek olarak değil.Bilirsiniz bayım melekler Tanrı'nın emriyle hareket eder.Ben kuşlar gibi uçmak istiyorum,özgürce...' /nomin oneshot/