*1972-Kuzey Kore,Nahai Sınır Bölgesi*
Kış güneşinin çekingen ışınlarının aydınlattığı odada birbirlerine dolanan kolları ile ısınmaya çalışan iki çıplak beden...Geceden kalma,ikisinde de yoğun baş ağrısı eşliğinde yaşadıkları şehvet dolu anlardan vücutlarına kalan o izler...
Dalgaların kayalara haşince vururken oluşturduğu sesler uyandırdı sevdiğinin kolları arasında küçücük kalan Minghao'yu.Burnunun yaslı olduğu zarif boyuna birkaç tatlı buse bırakarak hafifçe doğruldu ki ince belini daha sıkı kavrayan ellerle eski yerine döndü.
"Ne zaman uyandın meleğim?"
"Daha yeni.Üşüyor musun?"
Başını sağa sola sallarken miniğinin saçlarını okşadı usulca.Minghao ona böylesine eşsiz tebessümünü sunarken nasıl üşüyebilrdi?İstediği bütün günahlar kollarının arasındaydı,cehennem yeterince ısınmıştı arzularıyla.
"Bu gün nereye gidiyoruz Won?Dün okuldan beni görenler oldu,burası da tehlikeli bizim için."
Dün gece geçirdikleri rüyaları dahi kıskandıracak kadar kusursuz anların peşine yeniden kabuslarına selam verme vakitleri gelmişti.
Kendilerince yatak dedikleri yerdeki battaniyeden kalktı Wonwoo.Sıkı yönetimin yayınladığı halk duyurusunun peşine iki haftadır sürekli yer değiştirerek saklanıyorlardı.Bildiriye göre pek çok yasağın yanına eşcinselliğin de azımsanamayacak derecede suç sayılacağı,bu şahısların tedavi edilmek üzere tedavi kamplarına toplanacakları maddeler arasında yayımlanmıştı.Elbette ki o kamplar tedavi etmeyecekti,her birini tek tek asacak,kanlarının son damlasına kadar taşlayarak öldüreceklerdi.
Okulda geçirdikleri sıradan günlerinin içinde okula doluşan ulusal muhafızlar ile başladı ikilinin kaçışı.Arkadaşları bildikleri insanlar ihbar etmişti ikiliyi.Güya devlet desteğiydi gerici zihinlerinde bu ihbar.Lakin bilmiyorlardı nasıl bir günaha ortak olduklarını.Zira ihbar öncesi ayrı yaşayan ikili beraber kaçtıkları süreçte karanlık gecelerini birbirlerinin vücutlarıyla aydınlatmış,papazların imasını dahi duysalar utançtan günah çıkarmaya koşacakları türden şeyler yapmışlardı.E pek tabi suçlarının en önemli anahtarını da onları hastalıklı olarak nitelendiren devlet vermişti.
Çeşitli yerlere saçılmış kıyafetlerini toparlayıp tek tek üzerine geçirdi Wonwoo.Bu esanda onu meraklı gözlerle izleyen miniğinin alnına küçük busesini bıraktı.
"Yiyebileceğimiz birkaç şey ve gazete bulup döneceğim bebeğim."
İçindeki tedirginliği yansıtmamak adına sır gibi sakladı ve yalnızca başını sallayarak sevgilisinin gidişini izledi Mimghao.Bu düzensizlik düzeni onu fazlaca yormuş olsa da dayanmalıydı.
Gıcırtılı kapının kulak tırmalayıcı sesi eşliğinde kapanmasıyla gözlerini ovuşturarak kalktı.Şanslılardı ki sığındıkları yerde duş bulunuyordu.Suyun buzdan farsız soğuklukta akmasını saymaz isek temizlenmeleri için imkandı.
Düzensiz beslenme ve olabildiğine rahatsız uykuların bedenine ödettiği bedeller epey ağırdı.Zira ayakta dururken titreyen bacakları ve hafiften belli olan kemikleri ona olabildiğine güçsüz hissettiriyordu.O bile kendini görmeye tahammül edemez iken sevgilisinin ona her geçen saniye daha yoğun aşkla bakıyor olması mucizeydi.
Paslanmış kulpu kaldırıp soğuk suyun bedeninden kayıp gitmesine izin verdi.Başta titredi bedeni lakin alıştı hızla.Buraya gelirken çantasında bulundurduğu şampuanın son damlaları siyah tutamlarını yumuşatırken burnuna erişen papatya kokusu ile hafifçe gülümsedi.Yaşadıkları onca kötülüğe rağmen hala yaşıyor olması,üşüyebiliyor,koklayabiliyor olması onun için azımsanamayacak nimetlerdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗵𝗮𝗻𝗮𝗺𝗶'𝘄𝗼𝗻𝗵𝗮𝗼
Fanfiction'Sen yalnız yatınca, benim canım yanıyor.' /wonhao oneshot for:@lcwnhm/